Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dindarlığın en büyük tuzağı, peygambere ittibayı yüzeyselleştirmek ve alışkanlıklara dönüştürmektir. Evet, alışkanlık ve adet haline gelmeyen din yaşanmıyor demektir. Fakat farkındalığını yitirmiş alışkanlık ve adetler de yaşayan ölülere dönüşür.
Yağmura, cennete ve başka birçok şeye rahmet denir. Bunun sebebi, bunların rahmetin kendisi oluşları değil, rahmet sıfatı sayesinde var olmalarıdır. Mâturîdî bu durumu "İbadetler, Allah'ın emridir" sözüne benzetir. Aslında ibadetler, Allah'ın emrinin ta kendisi değildir, tam tersine varlıkları, ilâhî emrin sonucudur. Yani sebebin ismi sonuca verilmiştir.
Reklam
Dolayısıyla var olmak, bilmek ve eylemek demektir. Neyi biliyor ve eyliyorsak o kadar var olabiliriz.
tasavvufun gerçek anlamda metafizik bir disiplin olarak kurulması, Gazzalî sonrasında Ibnü'l-Arabî ve Sadreddin Konevî tarafından gerçekleştirilmiştir.
İnsanı insan kılan da kendisinin salt kendisiyle tanımlamaması ve gayesinin salt kendisinden ibaret görülmemesidir.
Yokluğunu düşündüğümüzde çelişkiye düştüğümüz yegane şey, varlığın kendisidir.
Reklam
·
Puan vermedi
Varlık Nedir | Ömer Türker Kitap Açıklaması Elinizdeki kitabın amacı, Kindî, Fârâbî, İbn Sînâ, İbn Bâcce, İbn Tufeyl, İbn Rüşd, Sühreverdî, Esirüddin el-Ebherî, Kutbüddin er-Râzî ve Molla Lütfi gibi pek çok önemli filozofu bünyesinde barındıran İslâm felsefesi geleneğinin bütün araştırmalarının temelini oluşturan ortak çerçeveyi belirginleştirmektir. Kitapta önce felsefe geleneğinin varlık tasavvuru, ardından da bu tasavvurun kelam ve tasavvuf geleneğine etkisi ele alınmaktadır. Felsefe geleneğinin varlık tasavvuruna ilişkin anlatılar, varlık kavramının tahlilinden başlayıp varlığın bilimler arasında araştırma konusu şeklinde taksimine uzanan bir anlatım düzeninden oluşmaktadır. Bu varlık tasavvurunun kelam ve tasavvuf geleneklerine etkisinin incelendiği başlıklarda ise felsefenin kelamcı ve mutasavvıflar tarafından nasıl tevarüs edildiği meselesi tartışılmaktadır.
Varlık Nedir?
Varlık Nedir?Ömer Türker · Ketebe Yayınevi · 201986 okunma
Kısa bir tahlil
Siyaset; bilgi ve becerilerin merkezî bir akıl etrafında örgütlenmesi demektir. Kurumların, cemaatlerin, cemiyetlerin ve fertlerin kendi sınırlarının farkına vararak üzerine düşeni üstlenmesi gerekiyor. Bunun için de siyaset kanadında her bir birimin kendi sorumluluğunu yerine getirmesini sağlayacal bilgi ve uzmanlığa dayalı otonom bir işleyiş ve tüm birimlerin otonom işleyişini tek elde toplayarak merkezi bir yönetim icrası anlamında eksen devlet modelini hayata geçirmek gereekiyor. Genelde toplum özelde aydınlar tarafında ise ciddi bir eleştirel tahlile ihtiyacımız var. Eleştirel tahlil, birey, cemaat, cemiyet ve müessese seviyelerinde kabiliyetlerin keşfi, yanlışların ifşası ve yapılması gerekenlerin ve yapılabileceklerin mâkul bir şekilde belirlenmesi işini üstlenebilir. Ömer Türker
Ömer Türker
"İslam dünyasının asıl sorunu, rejimden ziyade hukuk sorunudur. Yaşadığımız coğrafyada Türkiye'de dahil hiçbir ülkede adaleti tesis edebileceği umulan bir hukuk düzeni yoktur. Türkiye'deki her kesimden insan, hukuk sorunun artık son derece ivedilik kedbettiğinin farkındadır..."
Ömer Türker
"...Yapılması gerekenler listesini uzatmak mümkündür. Şayet temel mesele gerek millet gerekse ümmet çapında özgür olup kendi inanç ve değerlerine uygun, şerefli yaşam sürmek ise bu, hayatın bütününe yayılmış bilgi, irade ve kudret olmaksızın gerçekleşmez. Her üç unsur da ilk bakışta görünenden çok daha karmaşıktır ve uzun erimli çaba ve projeleri gerektirir. Tepki vermeyle çözüm üretmeyi karıştırmadan meselelere ele alabiliriz..."
Reklam
“Metafizik, aslında fiziksel dünyanın sınırlarının dışına çıkmak değildir. Metafizik, dünyanın sınırlarının fiziksel olmadığını görme çabasıdır.” Ömer Türker
her birimizin birey olarak başlangıcı ve sonu vardır ama akışın bütününde nerede olduğumuzua dair bireysel kanaatimiz yoktur. bu sebeple bilincimiz sürekli tamamlanmaya ihtiyaç duyar. farkinda olalim veya olmayalim bu tamamlanma ihtiyaci bizi varoluşun anlamina dair sürekli meraka sevk eder
Ömer Türker
"Müslümanlar, Ortadoğu'da veya dünyanın herhangi bir yerinde caydırıcı bir güç hale gelmediği sürece durmazlar. Müslümanların caydırıcı güç haline gelmesi ise son derece açık bir şekilde nükleer güç olmalarıdır. Ama amaçsal değil araçsal olarak..."
İnsan kul olabildiği ölçüde özgürleşir ve ilahi rızayı kazandığı ölçüde var oluş gayesini gerçekleştirmiş olur.
1.204 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.