arif: bu dünyada aşktan daha fazla kötüye kullanılan bir kelime daha var: adalet. okullar okudum, ölmek pahasına sağlamaya çalıştım, hayatım boyunca onun en kıymetli şey olduğuna inandım. iyi bir insan olmaktan daha zordur adil olmak.
ama şimdi öyle bir yere geldim ki; kim suçlu kim masum, kim adil kim zalim, kim doğru kim yanlış bilmiyorum. hiç bilmiyorum. hüküm vermem mümkün değil. adalet eğer bir şeyi ait olduğu yere koymaksa, önce o ait olduğu yeri bulmak gerekirmiş onu anladım. suçun ve yasanın olduğu yerde adalet olmazmış, onu anladım. gerçek adaletin ortamı adaletsizlikmiş, onu anladım. artık bütünüyle kuşkudayım.
arslan: işte bir insan böyle kötü olur. önce kuşkuya düşer, kafası karışır. mesela biri çıkar karşısına, hayatını feda edebileceğini düşündüğü biri, bir kadın. mutlu olabileceğine inanır. ah, ne büyük bir yanılgı. insan mutlu olmaz. mutluluğun peşinden koşmak beyhudedir. bunu anladığı anda da yıkmak ister.
arif: bazıları yıkmak ister, bazıları ise hesaplaşır ve devam eder.
arslan: ben devam etmedim, ben yıkanlardan oldum. yıkmak istedim, her şeyi. onu kaybettiğimde bütün dünya yerin dibine batsın istedim ve bir şey yaptım. bir tek şey.
arif: on yedi çocuğun ölümüne mal olan bir tek şey.
arslan: ama bak buradayım. adaleti ben sağlıyorum.
arif: sen adaletsen ben o adaleti reddediyorum.