Cennet gibi kasaba. Denizin kıyısı, göğün mavisi yanıbaşımda ben duvarımı yanımda gezdiriyorum. Bir küçük anahtarı taşıyamayan küçük ceplerim binlerce tuğla taşıyor ve onu örüyorum manzaraya karşı. Geçiyorum karşısına eserimi seyrediyorum, giderken de toplamıyorum. Öylece bırakıyorum ki çocuklar etrafında oynasın, aşıklar tırmanıp üzerinde manzarayı seyretsin diye.
Hiç orman görmemiş biri bir orman hikayesi yazabilir mi? Deniz tuzunu tatmasa Cevat Şakir yazabilir miydi o muhteşem Halikarnas hikayelerini? İspanyol dağlarına çıkmasaydı Hemingway doğar mıydı zihninin rahminden Çanlar Kimin İçin Çalıyor? Kolombiya gerçeğinin içinde olmasaydı Marquez çıkar mıydı ortaya cânım Yüzyıllık Yalnızlık?
Kağıt kalemin başına geçince düşünecek vaktim olmaz benim, ömrünü çalışmaya ve okumaya adamış biri olarak okurken esinlenmeli, yazım sanatının inceliklerini kavramalı, çalışırken de öykülerim üzerine düşünmeliyim.