Zeck bunun iyi bir şey olmadığını biliyordu. Müslümanlar yıllar önce felaketle sonuçlanan Sünni-Şii Savaşı'nın ardından terörizmi bırakmış, hatta İsrail ile uzlaşmaya gidip, ekonomi ilişkileri kurmuşlardı. Ama herkes Müslüman dünyanın aslında ne denli küskün olduğunu biliyordu. Müslümanların çoğu Hegemonya'nın kendilerine adil davranmadığını düşünüyordu. İmamların ve Ayetullahların laik bir Hegemonya değil, bir Halifenin liderliğinde birleşen bir dünya istediklerini herkes biliyordu. "Şeriatla yaşarsak, Tanrı bizi bu canavarlardan korur. Tanrı bir uyarı gönderdiğinde aklımızı başımıza alıp, onu dinlememiz gerekir. Oysa biz aksini yapıyoruz ve Tanrı kendisine isyan edenleri korumaz," diyor, bu düşüncelerini seslendirmekten çekinmiyorlardı.
*** Kaba güç kullanmaya çalışmaları onların ne tür insanlar olduğunu ortaya koyuyordu zaten, şiddetten keyif almaları onların ruhunun ne denli kirli olduğunu gösteriyordu.
" Hepimiz eve gitmek istiyoruz, " dedi Wiggin. " Ama istediğimiz başka şeyler de var. Onur! Zafer! Güç! Bir şeyi başarmak. Sense bedeli ne olursa olsun buradan gitmek istiyorsun. "
" Aynen öyle "
" Kendi kabahati olmayacak şeyler için kendini sorumlu tutuyor. Sanki her şeyi o kontrol ediyormuş gibi, sanki başka insanların acı çekmesi onun günahlarının cezasıymış gibi. "