Gecelerdi, solgun - sessiz tüterdi yüzün Yatağımda bir kımıltıydın, dilimde türkü Uykusunda konuşurken sesini öptüğüm Varmak için beyninin kıvrak dağ yollarına Kokundu, bedenimi saran o ince buğu Esintisinde usul usul yürüdüğüm Ki değişmem yaseminlerle, portakal ağaçlarıyla
"Farklı olmanın neden bu kadar zor olduğundan söz ettik. Ona göre, önümüze konan tek seçenek, öteki insanlar gibi olmak ya da öteki insanların olmamızı istediği gibi olmaktı. Ya uyacaktın ya da boyun eğecektin."
Reklam
Sorun çevrede değil bendeydi . Herkes aynıyken ben öteki hal aldım, halin içindeki ruhiyeden şükürdarım ama hüzünlü ve durgunum şaşkın ve kaybolumuşum, çoğunluğun hali karşısında kırgın ve kızgınım . Neden sorusu yüreğimi dağlıyor
"Ölü insanlar..." dedi, "Bir kötü insana baktığın zaman pislikten başka bir şey görmezsin. Onlar öteki insanlara baktığı zaman kötüden başka bir şey görmezler. Ağaca baktıkları zaman kereste ve çıkardan başka bir şey görmezler; hiçbir zaman güzellik görmezler. İşte onlar yürüyen ölü insanlardır."
Umarım öteki dünyada da ömrümü yine seninle geçiririm.
Sayfa 184 - Jaguar Kitap ~ JiazhenKitabı okudu
başkalarına pek benzemem, konuşmayı pek beceremem, güzel konuşmayı bilmem. Kafama estiği gibi hareket ederim; kafama estiği gibi.
Reklam
Hasan el-Basrî aslında umuma ders verirdi, fakat bu yolun yolcusu olmayanların bilmesine gerek olmayan gizli konuları, sırları konuşup görüşmek istediği zaman Ferkad es-Sabahi'yi ve Mâlik bin Dînar'ı, ayrıca orada hazır bulunan tasavvufî zevk ehlini çağırırdı ve öteki insanlara kapıyı kapardı; özel bir oturum yaparak onlarla bu konuları görüşür, konuşurdu. eğer bu tür konuları saklamak gerekli olmasaydı, hiç kuşkusuz böyle davranmazdı. "fakat onlar ilmini kavrayamadıkları şeyi yalan saydılar." (Kur’ân, 10/39) /İbn Arabî - Fena Risalesi
Her ölüm dünyada bir çatlak açar - bir boşluk bırakıp öyle gider her kişi öteki kişiler de, şimdi, o çatlağı kapatmakla, o boşluğu doldurınakla görevlendirilmiş hissederler kendilerini. Oysa, zamanla, çevre dokunun da çatlaması ve boşalmasıyla, o çatlak belirsiz öteki çatlaklardan ayırdedilemez- hâle gelecek; o boşluk da, zaten, yokolacaktır. Ama, kişiler bunu düşünmezler: uğraşıp dururlar o çatlakla, o boşlukla ama faydasızdır bu çaba: çatlak kapanmaz, boşluk dolmaz; uğraşıp durur kişiler, kendileri de birer çatlak, birer boşluk olana dek - o zaman da görevi yeni kişiler devralmış bulacaklardır kendilerini... Oysa, önemli olan, çatlağı açıkça görebilmek, boşluğu olduğu gibi yüklenebilmekti. Çünkü, ölüm, onmaz; yaşam, onarılamazdır.
Sayfa 33 - Metis yayınlarıKitabı okuyor
Sodom'da ve yanan öteki şehirlerde masum insanlar olduğunu düşünüyorum, Eğer öyle olsaydı efendi onların hayatını kurtaracağına dair bana verdiği sözü tutardı, Çocuklar dedi Kabil oradaki çocuklar masumdu, Aman tanrım, diye mırıldandı İbrahim sesi bir inilti gibi çıkmıştı Evet, senin tanrın olabilir ama o çocukların değil.
Maskeyi sadece maskeli balolarda takarım, insanların arasında dolaşırken değil.
Reklam
Ben kendi hayatımı yaşıyorum. Kendi yolumda ilerlemeyi seviyorum. Hiç kimseye bağımlı olmadan kendi yolumda ilerliyorum.
Bir ara kendi ruhunu bulmak için çöle gittiğini, yalnızlığa çekildiğini, sonunda kendisine ait bir ruh bulunmadığını öğrendiğini söylemişti. Büyük bir ruhun, küçük bir parçası olduğunu söylemişti. Çölün bir işe yaramadığını, çünkü ruhun öteki ruhlarla birleşmedikçe, bir olmadıkça on para etmeyeceğini söylemişti.
Başarısız olursam yılmam; başarılı olursam, bu başarımı devam ettirmek için uğraşırım ve her ne olursa olsun hiç kimsenin altını oymam. Entrika çevirmem ve bununla gurur duyarım.
Genel olarak Müslüman mistikler, Tanrı'nın "Ben gizli bir hazineydim ve tanınmak istiyordum. Bunun üzerine, yaratıkları yarattım ki beni tanısınlar" dediği hadis'i {peygamber kelamı) yorulmak bilmeden yorumladılar. Bu durumda her yaratık Tanrı'nın aynası konumundadır, ta­nınmak için hissettiği yokluğun sonucudur. Her varolan, onun imgesini taşıyan dışsallığı yaratmak için tanrısal imtinaya tanıklık eden bir yansıdır. Tanrı'nın tanınma tutkusunu, merhamet duyan bir özneyi öteki'nde bulmayı arzulayan son­suz bir hüzün pathos'una gönderme yaptırtan şey bu yapıdır. Bu anlamda, her öznenin (Kul'un) Tanrı karşısında bir tanıma / minnet borcu vardır; her özne bu borcun kendisidir, çünkü ta­nımak, karşısında hüzünle iç çektiğimiz varlığı kabul etmekle eşanlamlıdır.
Sayfa 64 - Borç, İletişim Yayınları, PdfKitabı okuyor
"Varlığı bilmek, Tanrı'nın kendi eseriyle cilveleşmesinin yollarını bilmekse, o zaman Tanrı'yı bilmeden ' ben'i de bilemeyiz.'Ben' idraki bizi varlığa, varlık bizi Tanrı'ya, Tanrı da bizi tekrar' ben'e geri getirir.Kendine geri dönen 'ben' yahut nefs, artık sıradan bir 'ben'/nefs değildir;zira o, "büyük varlık dairesini" kat ederek geri dönmüş bir öznedir... "
Sayfa 479 - İnsan yayınları haziran 2016Kitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.