Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz birbirimize öyle içten bakınca dünya bizi kanlı bıçaklı etmez sanmıştım. Şimdi ise sevgi görmek için baktığım gözlerinde kafanı çeviriyorsun, asla unutmayacağım...
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
Reklam
Yolculuk!
Uzun bir yol var önümde. Etrafı çiçeklerle çevirili bir çok ev. Her bir çiçek bambaşka duygular taşıyor. Hangi çiçek benim duygum ve hangi duygum bir çiçek kadar güzel, düşünüyorum. İlerledikçe usul usul, bir amca görüyorum karşımda. Epey yaş almış bu amcanın yüzünde, çokça yaşanmışık saklı âdeta. Gözlerinde derin hikâyeler, teninden akan terinin
"Nasıl bir his biliyor musun? Memursundur mesela. Memleketinden çıkmak zorunda kalırsın, başka bir şehire gidersin sürekli. Ama her memur gibi emekliliğin memleketinde olmak istersin. Hatta öyle olur... Şimdi ise o emeklilik hayalinin gerçekleşmesini istedigin şehrin yok olduğunu düşün. " -A.
Yakamoz& Papatya [1-8] hepsini okumak isteyenlere...
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Vücud ve iç
Vücud ve iç Beden formuna ben dediği an. Kendini yaşamdan ayırdı insan. Vücudun yerine denilir mekan. Form yaranmasına söylenir zaman. Cisime göredir zaman ve mekan. O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.
Reklam
"Veda" kelimesinin Arapça ne anlama geldiğini öğrendiğimde çok hoşuma gitmişti. Veda "emaneten bırakma" anlamına geliyormuş. Yani aslında veda ettiklerimize diyoruz ki, "Seni Allah'a emanet ediyorum ve bir gün tekrar görüşeceğiz." Bir de bir daha kavuşamayacağımızı düşündüğümüz kişilere söylediğimiz "Elveda" kelimesi var. El oldun artık seni emanet edemem demek gibi bir şey bu. Hani bazı duraklar vardır. Bazı yolcular inerken, bazı yolcular biner. Bazen vuslata bazen ayrılığa sahne olur bu duraklar. İşte bizim hayatımız da öyle, bazılarına hayat kesitinde "Veda" ediyoruz. Bazılarına ise "Elveda"... İnsan emanet ettiğine bir şekilde kavuşur da. Peki ya "elveda" dediklerimiz ne olacak? Herkes gittiği yerde mutlu olacak. Biz elveda dediğimiz insanların değil, veda ettiklerimizin yolunu gözleyeceğiz hep...
Yaşamak için...
Hiçbir şey yapamıyor gibi hissetsem de, biraz düşününce, aslında yaşam mücadelesi verdiğimi fark ediyor, kendime saygı duyuyorum... 'Sonra içimden bir ses, amınakoyayım sende her zaman yaşam mücadelesi veriyon, neyi bu kadar abartıyorsun diyor. Ve ona diyorum ki; Sen değil misin sürekli şikayet eden Hep bir arayış içinde olan, hep bir eksik var gibi davranan Yaptığım her işe karışan, Konfor bağımlısı, Tembel, huysuz, doyumsuz olan sen değil misin? Senin yüzünden elimden bir şey gelmiyor gibi hissedip kendimi eleştiren ben değil miyim? İsteklerin, arzuların öyle sınırsız, öyle çok ki, en zengin halimi bile hayal ettiğimde tatmin olmayacağına eminim. Yine de seni susturmak, seninle barışmak için, kendimi affettirmek istercesine... Sürekli aynı cümleyi tekrar ediyorum... Napayım, her şeye rağmen yaşam mücadelesi veriyorum...
“Türk milletinin öyle bir karakteri vardır ki ;
Ne zaman ehl-i küfür azmış ise, Allah-û Teâlâ onlara vuracağı tokadı bizim elimizle vurmuştur. Allah’ım bizleri o tokadı bir daha atmaya muvaffak eyle.” Şehîd Bayram Ali Öztürk Hocaefendi (Mekanın cennet olsun)
Öyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim, Ömrü pek azdır gençliğin.
William Shakespeare
William Shakespeare
Reklam
Bazen öyle şeyler okuyorum ki acaba bunu kendi için mi yoksa insanları etkilemek için mi yazmış diye düşünüyorum. Sonra ise azınlıkta olsa da kendi için yazan da var insanları etkilemek için yazan da var. Misal şairler başkalarını etkilemek için yazarlar zannımca. Hakikaten kendi için yazan var mıdır..
"Olaylara kendi penceresinden bakma itiyatına tutulmuştu. Dolayları, çevreyi görüyordu, genişti. Perpektifi ise olabildiğince açıktı. Ona göre profiller aşikardı. Böyle bir vaziyette o, her şeyi anladığını sanıyordu lakin hakikat öyle olmuyordu." "Ekseriya dimağı, onu ele geçirmiş gibi oluveriyordu. Sanki çoğu zaman bir girdabın içindeydi. Aklının keskin, sivri uçları yüreğine batıyordu. Bütün bir zihni, Demokles'in kılıcı gibi onun üzerinde sallanıp duruyordu. Buna rağmen ilerlemeyi sürdürüyordu." "Çünkü duyguları da vardı. Çoğu zaman onlar da geliyordu, onu ziyaret ediyorlardı. Bazen uzun uzun kalıyorlar, geçmişi yâd ediyorlar, bugünün umutlarından, geleceğin getireceği güzelliklerden bahsediyorlardı..." (Jack Brighty'den)
Yakamoz& Papatya-8
--- Papatya, hemen Yakamoz'a bir mektup yazarak ona bu rüyayı anlatmak istedi. Elbette ki sevdiği bir rüya tabircisi değil, fakat onun bu rüya hakkındaki görüşlerini çok merak ediyordu. Bir çırpıda mektup yazan Papatya, büyük bir heyecanla Yakamoz'dan cevap bekliyordu. 2 hafta sonra Yakamoz'dan cevap gelmişti. Yakamoz aynen şöyle
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmış demektir. Allah'a taleb edilen (dünyevî şeylerden) Allah'ın en çok sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet) için faydalıdır. Kazayı sadece dua geri çevirir. Öyle ise sizlere dua etmek gerekir." [Tirmizî, Daavât 112, (3542).]
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yü- reğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük...Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi ka- ranlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım...Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle? Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok ko- nuşuyorlar ki...Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı...Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri ko- nuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu. Aklı silmeli diyorum insan ilişkilerinden. Yanılıyor muyum? Olsun. Yanıldığımı biliyorum ya...
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.