"Biz cumhuriyet yönetimi kurmalıyız ve bize hükmeden bütün efendilerden kurtulup özgürleşmeliyiz." "Bu bir çözüm değil!" diyor dördüncü kişi, "çünkü bu durumda sadece bize hükmeden yeni bir efendimiz olacak ve o da 'çoğunluğun egemenliği'dir. Her şeyden daha önemli olan, kendimizi o korkunç eşitsizlik durumundan kurtarmaktır. -Ah, o berbat eşitlik yok mu! İşte gene o bayağı, o avama özgü bağırış-çağırışlar kulağıma geliyor! Daha az önce nefis bir özgürlük cennetinin hayalini kurmuştum -oysa şimdi dizginlenemeyen bir küstahlığın azgın yaygaraları etrafımda yükseliyor.
Reklam
Oysa Bugün herkes bilmektedir ki modern bir toplumun refah, ilerleme, demokrasi, özgürlük, eşitlik içinde yaşama, diğer toplumlardan saygı görme, Hatta günümüzdeki kadar zorlu bir dünyada hayatta kalma kabiliyetini belirleyen kadınlarla erkeklerin gençlerle yaşlıların eğitim düzeyidir
1830 - Temmuz Devrimi Fransa Kurulan Cumhuriyet değil Anayasal Monarşiydi. Ülke, ekonomi, eğitim, ceza hukuku, işçi ve kadın hakları ile ilgili sorunların yükü altında eziliyor; yoksulluk, sefalet ve kolera salgını ile bunalan halk içten içe kaynıyordu. 1832 yılına gelindiğinde alttan alta örgütlenme hazırlıkları başladı. Halk baskıların sona ermesine, despot yönetimin ortadan kalkmasını, büyüklere iş, çocuklara eğitim, kadınlara sosyal hak sağlamasını istiyor; özgürlük, eşitlik, kardeşlik diyordu. Burada asıl istenen ilerlemeydi. Bütün bunları pejmürde kılıklılar elde sopa adeta kükreyerek isteyen kalabalık, barbarlar gibi görünüyordu belki evet ama uygarlığı savunan barbarlardı onlar. Karşılarında ise ipekli şık giysileri, pırıl pırıl ayakkabılarıyla sıcak şömineler karşısında kadife örtülü masalara nazikçe dirseklerini dayayıp Orta Çağ bağnazlığını, cehaletini, köleliğini, ölüm cezasını, savaşı gülümseyerek savunan soyluları vardı.
Beyaz adam, siyah adamın ahlaksız, pis ve cahil kalmasını istiyor. Bu halde kaldığımız müddetçe ondan dilenmeye devam edeceğiz; ve o, bizi kontrol etme sürdürecek. Kendi kendimize harekete geçmedikçe, asla özgürlük, adalet ve eşitlik elde edemeyiz!
Sayfa 52
Bir devrimin başlaması özgürlük, eşitlik vb. fikirlerin geniş çapta yayılmasıyla olur. Sonra tüm diğer egemen sınıflar gibi ayrıcalıklarını korumak isteyen bir oligarşi ortaya çıkar. Böyle bir oligarşi, özgürlük ve eşitlik fikirlerini kaçınılmaz olarak yeniden canlandıran başka yerlerdeki devrimlere ister istemez düşman olmak zorundadır.
Sayfa 30
Reklam
Ben bilirim ki kardeşler Hepimizin düşüncesinin başında Türkiye'nin saadeti gelir Özgürlük gelir kardeşlik gelir eşitlik gelir Ben bilirim ki kardeşler Hepimizi hayata bağlayan kuvvet Güzele iyiye duyulan sevgi Haksızlığa karşı duyulan kindir
Sayfa 25
"İnsan doğuştan özgür ve eşittir" demekle özgürlük ve eşitlik sağlanamaz. Her iki özellik de, ancak insanın mücadelesi ile kazanılabilir. İnsan başlangıçta, tarihin erken dönemlerinde doğanın kölesidir… Zamanla doğa yasalarını keşfederek, bu yasalara uygun teknolojiler geliştirerek doğayı denetim altına alır, doğaya karşı özgürlüğünü kazanır..İnsan nasıl doğa yasalarını keşfederek emeği ve çalışması sayesinde doğaya karşı özgürlüğünü kazanmışsa, kölelik düzenine yol açan sosyal yasaları da keşfederek topluma karşı da özgürlüğünü kazanacaktır.
Devlet Teorisi
Devlet Teorisi
Oktay Uygun
Oktay Uygun
Dostluk, aşk, sevgi, insanlık, eşitlik, vefa, sağduyu, affetmek, hoşgörü, özgürlük, güvenmek, inanmak, adil olmak, aklın yolları... hepsi, hepsi kullanımdan kalkmış veya tamamen içerik değiştirmiş, üstelik ciddiye alınması toplumsal yasalarla yasaklanmış kavramlardı artık.
Reklam
“Bugün en medeni sandığımız milletler, zoraki bir eğitimle yaşıyor. Çünkü özgürlük, eşitlik ve tam bir kardeşlikle mutlu bildiğimiz memleketlerde hükümet, kanun, mahkeme, hapishane, cezalar, idam var. Bunlar niçin var? Çünkü kaldırılsa insanlar birbirini yer. Her yerde, "El-hükmü limen galebe" (Galibin dediği olur) doğa kanunu açıktan açığa hüküm sürer.
Aydınlanma, gelenekleri, yönetim biçimleri ne kadar farklı olursa olsun, tüm toplumların evrensel ideler olarak özgürlük ve eşitlik ideleri altında, er geç homojen bir dünya toplumu halinde birleşeceklerini öngörmüştür.
368 syf.
·
Not rated
·
Read in 3 days
İki Pulitzer ödüllü Colson Whitehead’in Harlem Ritmi romanını @begukov çevirisiyle @sirenkitap yeni yayımlandı. Harlem Ritmi 1960’lar Harlem’inde geçen bir suç romanı. Ray Carney adlı düzenbaz olmayan bir düzenbazın yaşadıkları çerçevesinde ilerliyor hikaye. Carney’in bir mobilya mağazası var, dürüst yollardan kazanmaya çalıştığı bir iş. Bir de soygun ganimetlerini nakte çevirmeye aracılık ettiği, aile geçmişinden kaçamadığı bir işi. Öğretildiği gibi yaşamakla, gideceği yeri belirlemek isteyen bir karakterin ikilemli hayatı. Whitehead 1960’lar atmosferini çok iyi yakalamış, zamansızlıktan biraz uzun sürede okuduğum için belki de sinematografik anlatımı film izler gibi değil de dizi izler gibi geldi:) Tabii ki Siyah sorunları merkezde. Siyahların Siyahlara yaptığı ayrımcılık her zaman dikkatimi çekmiştir, bu kitapta da bu konuya değinilmiş. Ten renginin açıklığı da Siyahlar arasında statü belirleyicisi. Es geçilmemesi gereken bir detay da eşyaların moda anlayışıyla zaman içindeki değişimi. Eşitlik, özgürlük mücadelesinde bile varlığını hissettiren kapitalizm. Central Park’la ilgili ilgimi çeken bir alıntıyla bitireyim ve en azından bir Colson Whitehead kitabı okuyun. Bence devamı da gelir… “New York şehri araziye el koymuş, köyü dümdüz etmiş ve bu iş bitmişti. Köylüler farklı mahallelere, yeni başlangıçlar yapabilecekleri başka şehirlere dağılmış ve şehir Central Park’a kavuşmuştu. Kemikleri bulabilirdiniz. Oyun parklarını, çayırları ve sessiz koruları kazarsanız, diye tahmin ediyordu Carney, kemikleri bulabilirdiniz.”
Harlem Ritmi
Harlem RitmiColson Whitehead · Siren Yayınları · 03 okunma
Liberalizmin sağladığı gelir eşitsizliği yüzünden burjuvanın güçlenmesi
Zaten tarihsel olarak bakıldığında, liberalizmin ürünü olarak hukuk devleti, üstü ne kadar “evrensel insan hakları”, “bireyin özgürlüğü” türünden albenili kavramlarla örtülürse örtülsün, uygulamada Batı’da burjuvazinin ekonomik konumunu güçlendirmek, mülkiyeti güvence altına alıp onu süreklileştirmek gibi bir işlev yüklenmiştir. Bu nedenle bir kez daha vurgulamak gerekir ki, hukuk devleti idesi, teorik ve normatif olarak ne kadar “eşitlik” ve “özgürlük” idealleri doğrultusunda bireyi devlet karşısında korumak ve güçlendirmek hedefine göre düşünülmüş olursa olsun, son iki yüz elli yılın pratiğinin açıkça gösterdiği gibi ekonomik liberalizmin, yani kapitalizmin eşitsizlikçi yapısının şatafatlı bir örtüsü olmaktan öteye geçememiştir.
"Devrim, kurtuluş, özgürlük, eşitlik, ah Omelas! Bu dünya Tanrı'nın çocuklarını sessiz masallarıyla uyuttuğu bir alter-cehennem olmalı."
Sayfa 107
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.