Ama şimdi olgunlukla destekledim çocukluğun sezgilerini -doygunluk ve yıkımaa tutsak olmayı, yazgımızda kaçınılmaz olanın duyumunu, ölümünü, sınırları bilmeyi, hayatın nasıl da kişinin düşündüğünden daha zor olduğunu.
Gittikçe çoğalan mırıldanma ve dayanıklılık içinde açıp kapayarak bütün varlığın, bir saatin zembereği gibi içeri-dışarı yayılıyor görünene dek gençliğin telaşlılığı ve coşkusu ile koşulur.
Boş ver iyidir hayat, yine de dayanılabilir hayata. Pazartesiyi salı izler, sonra çarşamba olur. Bilinç halkalar geliştirir, kimliğin güçlenir, acılar olgunlaşma içinde eritilir.
Melisin, malısın, melisin. Gitmelisin, uyumalısın, uyanmalısın, kalkmalısın- sövüp sayıyor gibi yaptığımız, sıkı sıkı yüreğımize bastırdığımız, onsuz dağlıp gideceğimiz, ağırbaşlı ve acıma dolu dünya.
Ve biz yaşlanıyoruz. Ama seninle birlikte, seninle yapayalnız, burada, Londra'da, bu ateş ışığıyla aydınlanmış odada ; sen orada, ben burada oturmak ; işte her şey bu.
Üzerime, sıradan olanın koruyucu dalgalarının kapandığını duymak isteyen ben, göz ucuyla uzak ufku yakalıyorum, sürekli düzensizlik içinde şapkaların aşağı yukarı iniş çıkışlarını ayırt ediyorum.Ortalıkta dolaşan şaşkına dönmüş ruhun yakınmaları yöneltilmiş bana ; ( çürük dişli kadın kekeliyor tezgahta) ' Bizi, böylesine darmadağın geçip giden, aşağı yukarı kıpırdayan en görünür yerde sandviç tabakları duran vitrinler önünden gecen bizi, önüne katıp birliğe geri götür.' Evet sizi düzene sokacağım.