"En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım? Ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi."
Kendi içi ve benliği dediği acaba Hayri İrdalın gelenek odaklı kişiliği midir. Nitekim o gelenek de modern karşısında bir yığın ihtiyaç içinde korku ve azabı içinde barındırıyor. Tıpkı Hayrinin Halit karşısındaki durumu gibi.