Yahudi halkı adına Filistin'in biteviye talan edilmesi; Kitab-ı Mukaddes, Siyonist ideoloji ve (denizaşırı destekçileriyle beraber) İsrail devleti arasındaki manevi, ideolojik, kültürel ve uygulamalı sürekliliğin bir parçasıdır. Her ikisi de başarılı siyasi sistemler olan İsrail ve Siyonizm, Yahudi kutsal metinlerinde İbrani Tanrısı
Eve dön...!
Bazen Bahar
Bazen Bahar
kitabındaki bu pasaj İsmet Özel'in o muhteşem dizelerini anımsatıyor... Hani insanın gün içinde, içinden bir şarkı gibi mırıldandığı bazı dizeler vardır... İşte bu onlardan biri : "ama dön Eve dön! Şarkıya dön! Kalbine dön! Şarkıya dön! Kalbine dön! Eve dön! Kalbine dön! Eve dön! Şarkıya dön! Eve dönmek kendime sarkıntılık etmekten başka nedir?"
Reklam
256 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
İlk inceleme yazımı bu eser için yapıyor olmak dahi beni mutlu ediyor öncelikle, bu kitap için söylenecek ilk cümle bir Sebahattin Ali klasiği diyebiliriz. Kürk Mantolu Madonna hatta Kuyucaklı Yusuf kadar popüler olmasa da bana göre yazarın en güzel ve en vurucu eseri olmuş. Öncelikle dili inanılmaz akıcı ve hiçbir zaman artık bitsin gözüyle bakamıyorsunuz. Olay örgüsü birbiriyle bağlantılı ve asla kopukluk hissetmiyorsunuz. Ana karakterlerin gerçekte bazı yazarları temsil ediyor oluşu kitabı daha da ilgi çekici kılıyor. Kitapla alakalı yine en güzel hususlardan biri ise bazen çaresizliğin insana neler yaptırabileceğini, gücümüzün yetmediği konularda yaşadığımız buhranı, iç sorgulamayı, mutsuzluğu ve etrafımızdaki insanların iki yüzlülüğünü çok çarpıcı şekilde ortaya koymuş olmasıdır. Kitabı okurken yer yer kendi iç dünyamı ve geçmişime temas eden kişileri "replay" ediyor olmak oldukça garip hissettirdi. Mamafih okuyun, okutturun efendim. İncelemeyi kitaptan en sevdiğim bir pasaj ile bitirmek istiyorum. "Sana teşekkür borçluyum, bana bu dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu sağlam bir şekilde ispat ettin. Şu kainatta belki iyi bir taraf vardır diyor ve seni düşünüyordum. Bir daha teşekkür ederim, beni bu boş hayallerle avunmaktan kurtardığın için.."
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019170,6bin okunma
Finale yakışır bir pasaj …!!!
Bana, annelik içgüdüsüe ve sevgiye herhangi bir değer affetmeyi reddettiğim söylendi. Aslında öyle değildi. Ben çok basit bir şekilde, kadınların bunları dürüstçe ve özgürce deneyimlemesi gerektiğini söyledim. Zira, bunları çoğunlukla bahane veya sığınacak bir liman olarak kullanıyorlardı ve sonunda kadınlar kendilerini, kalplerinde bu duygulardan eser kalmamış halde, sığındıkları limanın esiri olarak buluyorlardı. Rastgele cinsel ilişki öğütlemekle suçlandım, fakat hiçbir zaman hiç kimseye, herhangi birisi ile herhangi bir zamanda yatmasını tavsiye etmedim. Benim bu konudaki görüşüm, tüm seçimlerin, anlaşmaların ve retlerin, kurumlardan, sözleşmelerden ve ego tatminlerinden bağımsız yapılması gerektiğidir. Bunun sebepleri eylemin kendisi ile aynı düzlemde değilse o zaman sonuç yalnızca yalanlar, çarpıtmalar ve hükümsüzlükler olacaktır.
Sayfa 79 - Zeplin Kitap
176 syf.
8/10 puan verdi
Kitap köklü bir aileye mensub, baba tarafından İrlanda anne tarafından İngiliz kökenine sahip olan Güneydoğu Asya araştırmacısı Benedict Anderson’un yaşamını konu alır. Yazar Çin’in Kumning kentinde doğmuş olmasına rağmen bir çok bölgeyi gezmiş ve farklı kültürlerle temas etmiştir. Kitabın yazılma amacı Japonya’daki öğrencilerin yazara olan merakı ve öğrenme arzusunun oluşturduğu taleptir. Konular belli bir kronolojik sıralamaya göre düzenlenmemiştir. Yazar hatıralarını gün vermeden, hafızasında kaldığı kadarıyla anlatma üslubunu benimsemiş. Sadece Güneydoğu Asya’yı merak edenler için değil 1960-80 dönemi ABD üniversitelerindeki değişimi içeren önemli bilgiler verir. Eski tip klasik eğitim modelinde eğitim almış olan Anderson’u meteakiben eğitim alan araştırmacılara ve eğitim modeline yaptığı eleştriler dikkate şayandır. Ayrıca “Hayali Cemaatler” ve “Üç Bayrak Altında” kitapları hakkında kısa da olsa yazarın kendince eleştrisi, kitabın yayımlanması ile ilgili yaşanan süreç ve tepkiler ile ilgili bilgiler mevcut. İlgi çekici bir kaç pasaj eklemek gerekirse; *Jim siegel bir keresinde bana şöyle demişti: “Arkadaşlarım ve tanıdıklarım içinde kendi alanıyla alakasız kitaplar okuyan tek kişi sensin. Ben “Bunu büyük iltifat kabul ettim” s.160. *Özgürlük yolunda savaşan kurbağalar, kasvetli, yarım hindistan cevizi kabuklarının altında büzüldükçe kaybetmekten başka şansları yok! Dünyanın bütün kurbağaları birleşin! s.172.
Sınırları Aşarak Yaşamak
Sınırları Aşarak YaşamakBenedict Anderson · Metis Yayıncılık · 201741 okunma
Bir mevlevi olan Ahmet Eflaki'nin, Menâkıbu'l-ârifin'den bir pasaj aktarmak istiyorum: "Sultan Veled buyurdu ki: Bir gün babam/Mevlânâ medresede bilgiler saçıyordu. (Bu arada) Halis mürit; kendi şeyhinin herkesten üstün olduğuna inanan kimsedir. Meselâ: Bir adam Bayezid'in müritlerinden birine 'Senin şeyhin mi büyük, yoksa Ebu Hanife mi?' diye sordu. Mürit 'Benim şeyhim' diye cevap verdi. Sonra 'Ebu Bekir mi büyük, senin şeyhin mi?' diye sordu. O yine 'Benim şeyhim' diye cevap verdi. (Nihayet) O birer birer bütün sahabeyi saydı, fakat mürit yine şeyhinin hepsinden büyük olduğunu söyledi. Sonra 'Muhammed mi büyük, senin şeyhin mi?' dedi. O yine 'Benim şeyhim büyüktür' dedi. En sonunda 'Tanrı mı büyük, yoksa senin şeyhin mi' diye sordu? Mürit 'Ben Tanrıyı şeyhimle gördüm, şeyhimden başka bir şey tanımam, hep onu tanırım' dedi. Başka bir müride de "Tanrı mı büyük yoksa senin şeyhin mi?' diye sordu. Bu mürit de 'Bu iki büyük arasında hiç fark yoktur' dedi. Ariflerden biri de 'Bu iki büyükten daha büyük biri lazımdır ki o, farkı ortaya koysun' demiştir." İşte tarikatlardaki şeyhin konumu budur!
Sayfa 194 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Belki de serideki en güzel pasaj !
Dünya kurulduğundan bu yana güzel dünya savaştadır, kötü dünyaya karşı, çirkin dünyaya karşı Her gün başka bir gün doğuyor, her gün yeni yıldızlar döşeniyor gökyüzüne, diyordu Dursun Dede. Her doğan gün, her gece gökyüzüne yeniden döşenen yıldızlar savaştadır. Her sabah yeni çiçekler açıyor, dünkünden daha güzel, diyordu Dursun Dede, yeni bebeler doğuyor, her gün, her gün yeniden, eskisinden daha sağlıklı. Dünya her gün, her gün, her gün güneş doğarken deri değiştiriyor, yepyeni terütaze oluyor. İnsan, her insan, eğer insansa, her gün, her gün tanyerleri ışırken yeniden doğuyor. Toprağa düşen her tohum, toprağı yaran her filiz yenidir. Gökyüzü her ışıyışında yeniden kuruluyor, dünya yeniden kuruluyor her tan atışında, tohum yepyeni uçuyor, su yepyeni akıyor, ışık yepyeni akıyor. İnsan yüreği yepyeni yepyeni atıyor. Çiçek sevgiye duruyor, yürek sevgiye duruyor, şırlayıp gelen ışık sevgiye duruyor. Ölüm yok, diyordu Dursun Dede... İnsana ölüm yok. İnsan muhabbete, insan sevgiye doğuyor. İnsan sevgiye doğmuyorsa insan olamazdı, o zaman ölürdü işte... İnsan insana doğuyor.
Yapı Kredi Yayınları
Aleksey in Anna'nın onu terk edeceğini fark ettiği pasaj
""Şimdi bir köprüden sakin bir şekilde geçerken birdenbire köprünün yıkık ve aşağıda da bir uçurum olduğunu fark eden bir adamınkine benzer bir his duyuyordu. Uçurum hayatın kendisiydi, köprüyse Aleksey Aleksandroviç'in yaşadığı yapay hayat."
Sayfa 45 - Anna Karenina
Beni sarsan bir pasaj oldu bu.
Ölüm düşünülemezdir ve biz bu düşünülemezden hareketle konuşuyor ve düşünüyoruz, ki bu da sadece, ölümün bir canlının fikri olduğundan, bu çelişkiye ve tersliğe yazgılı olduğundan böyledir: Hayatın bize verdikleri bizi ölümü düşünmekten alıkoyar, ama hayatın bize verdikleri aynı zamanda ölümlüdür. İzi ne kadar uzağa sürülürse sürülsün, ölüm düşüncesi, onu üreten bir yaşayan olmasından ötürü mahkum edilmiş bir düşüncedir.
Sayfa 471 - Lacan ve Ölüm, Meltem KütahneciKitabı okuyor
128 syf.
10/10 puan verdi
Edebiyat atölyemizin mart ayı için bu eseri seçmesiyle yazar Byung Chul Han ile ilk defa tanıştım ve gizemli bir yeni arkadaş edinmenin verdiği o taze duyguyu hissediyorum hala. Yaşamımızdaki dijital dünya maruziyeti, enformasyon yığını, niceliksel benlik, şeffaflık, ahlakilik, ben ve öteki, hiper aktivite, hiper iletişim gibi kavramlar üzerine kafanızı sımsıcak ısıtacak 128 sayfa. Özellikle duyguların ve hislerin tercih olmadığı gelip geçebildiği ancak eylemlerin kalıcılık taşıdığı ifade edilen pasaj önemliyi önemsizden ayırmanın çaba gerektirdiği, ne kadar zor gelse de kürekleri elimize alıp akıntıda kendi yolumuza yön vermek noktasında bir tetikleyici görevi gördü bende. Çok sevdim. Farklı eserlerini okumayı iple çekiyorum. Temin ederim ki bu eserin satırlarında düşünmek eyleminin tadına varıyorsunuz!
Kapitalizm ve Ölüm Dürtüsü
Kapitalizm ve Ölüm DürtüsüByung-Chul Han · İnka · 2021178 okunma
Reklam
Haldun Taner-On İkiye Bir Var hikayesinden güzel bir pasaj
Zaman geçiyor. Bizler zamanın içinde yüzdüğümüz halde zamanın geçişini değil de, o geçtikten sonra, sadece geçmiş olduğunu hissedebiliyoruz. O da şakağa düşen aklarda, alnımızdaki kırışıklıklarda, bele yapışan lumbago ağrılarında, nihayet hastalıkta, ölümde… Ama zaman daha geçmeden, henüz geçerken, onun geçişini âdeta gözle görür gibi şuurlu ve uyanık bir şekilde hissedebildiğimiz gün, öyle geliyor ki bana, bizden habersiz geçmiş zamanın bizde yaratabileceği bütün acı sürprizleri ortadan kaldırmış olacağız.
128 syf.
·
Puan vermedi
Gülme
Aristoteles’in Poetika’sında komedya türünden ne kadar az söz edildiğini, birçok kuramcı ve eleştirmenin de daha çok tragedya türü üzerinde durduklarını göz önünde bulundurursak; Henri Bergson’un bu çalışması önemli bir yerde. Başlangıç olarak Henri Bergson’dan bahsetmemiz önemli. Çünkü onun ‘gülme’ ve ‘komik’ çözümlemesi felsefi yaklaşımıyla
Gülme
GülmeHenri Bergson · Ayrıntı Yayınları · 2012777 okunma
Hayatın Anlamı
2.kısım Anlam sorunu Hayatın anlamı nedir?" sorusu neredeyse her sözcüğü so- runsal olan ender sorulardan biridir. Bu, son sözcük için de ge- çerlidir, çünkü dünya genelinde dini inancı olan sayısız insan için hayatın anlamı bir "ne?" değil, "kim?" sorusudur. Kendini işine adamış bir Nazi, Adolf Hitler'in
Mateo Aleman’ın iki yüz elli yıldır bilinen Guzman de Alfarache adlı romanındaki bir pasaj, bu bakım­ dan kayda değer niteliktedir; Birini sevebilmek için, uzunca bir zamanın geçmesi, derin derin dü­şünüp bir seçim yapması gerekli değildir, ilk ve tek bir bakış, her iki taraftan da belli bir yakınlık ve uyuşmadır sadece gereken veya günlük hayatta dediğimiz gibi kanın kaynaması ve genellikle yıldız­ların özel bir etkisinin yol açtığı şeyin gerçekleşmesi yeterlidir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.