Piraye,
Elbette saçların kırmızıdır, hem kırmızının en şefkatlisi, en iradelisi, en güzeli; elbette gözlerin bazen yeşildir, insana yaşamanın çok daha mükemmel olabileceğini hatırlatır, ve bazen bal rengindedir, yüreğime rüyaların en tatlısını, kehribar gibisini gösterir. Ön dişlerin birbirinden ayrıymış, ne olacak, sen onlar ayrı olsalar da harikuladesin, ayrı olmasalar da... Şişmanladım diyorsun. Şişmanlık hiçbir kadına sana yakıştığı kadar yakışmaz... Ne demek istiyorsun yani, aklında beni Piraye Pirayende Hatçe'min şişmanlayınca çirkinleştiğine mi inandırmak istiyorsun! Haltetmişsin, darılma, başından büyük bir işe girişmişsin hanımefendi, benim Pirayem zayıfken ayrı güzeldir, şişmanken ayrı güzel! Anlaşıldı mı efendim? Bu böyle malumunuz oldu mu bayan?
Bana Piraye’m derdi ve ben ona hiçbir zaman Nâzım'ım demedim çünkü Nâzım olmasını kaldıramazdı yüreğim,bilirdim.Anladım ki ben bu hayatta ancak Piraye olabilirim. Nâzım'ı bekleyen Piraye.Ve bir gün Nâzım'ın Vera'ya gidişini izlerim o kadar.
Bir tek sevincim resmine bakmak, eski mektuplarını okumak, seni düşünmek, belki yakında seni görebileceğimi ümit etmektir. Ben sensiz bir dünyada ne kadar yalnız kalırım, Piraye’m.
“Ona da yazdım ya, ben öldükten sonra o benim kafamı ve yüreğimi devam ettirecek. Bana öyle bir evlat verdiğin için sana teşekkür eder, saygıyla ellerini öperim Piraye’m...”