Bir anda bütün kuşlar sanki onlara ne zaman uçmaları gerektiğini söyleyen bir ses duymuş gibi hep birlikte havalanıverdiler. O sese uyup gökyüzünde bilinmez bir yere uçuyor, geri geliyor, kendilerine yeni ağaçlar buluyorlardı. Ben de onlarla birlikte uçtuğumu düşündüm ama bir daha konabileceğim bir yer bulacağımdan emin değildim.
Özgürce yaşamak sonsuz gençlik pınarından içmek gibidir. Benim dileğim yaşadığımız sürece hayatımızı bu şekilde yaşayabilmektir. Yaşlanacağız ama dileğim odur ki kendimize asla ihanet etmeyeceğiz. Umarım asla şu anda birlikteyken kim olduğumuzu unutacak kadar yaşlanmayacağız.
Hayaletli bir evdi bu. Geçmişte bıraktığımız gölgelerimizin ahşabın içine nasıl sızdığını ve her şeyi nasıl kirlettiğini görebilen bir tek ben vardım. Bütün koridorlar ve duvarlar, geçmiş anlarda donup kalmış bedenlerimizle doluydu.
Acıların insanları birbirine yakınlaştırdığı doğru değil. Hepimiz kendi adamızda mahsur kaldık; babam evde, annem birkaç yıl önce taşındığı apartman dairesinde, ben de bir toplanıp bir dağıldığım sessizliğimin içinde…
Elimde bir kibrit çöpü tutuyormuş gibi hissettim. O kibriti çakabilirdim. Kibritin alevinde, ağaçların tepelerindeki bütün sarı yaprakların parıldadığını gördüm. O kibritin alevinde yeni bir yıldız keşfettim.
Belki de hikayeleri anlattıkça içlerine hapsolmaktan kurtuluyoruzdur. Artık bize sahip olamıyorlar, biz onlara sahip oluyoruz. Belki de büyümek, hikaye ne derse onu yapmak zorunda olmadığımızı anlamaktır. Hikayenin yazarının biz olduğumuzu fark etmektir belki de.