Proust, keki tattığında, kekin tadının ulaştığı nöronlar, yani Combray ve Leonie Hala'yı kodlayan nöronlar yanar. Hücreler kopmaz bir şekilde iç içe geçmiş, bir anı meydana gelmiştir.
Kayıp Zamanın İzinde romanının ilginç yönü, bugün bilimin Proust'un kuramlarının arkasındaki moleküler doğruyu keşfediyor olmasıdır. Bellek şaşmaz değildir. Geçmiş şeylerin anısı eksik ve hatalıdır.
Proust ne zaman bir anıya dalıp kendini kaybetse zamanın izini de kaybettiğini, saatin tik taklarının zihnindeki yankılı mırıltıların altında boğulduğunu biliyordu.
Darwin'in Türlerin Kökeni'nde dile getirdiği üzere, "Aynı türden gelen canlılar yapı, bünye ve alışkanlıklar bakımından ne kadar çeşitli olursa doğadaki çok çeşitli yerlere tutunabilmeleri de o kadar kolay olacaktır." Psikolojimiz evrimin bu mantığını kanıtlamaktadır.
Beden olmadan korku diye bir şey olmaz, zira her duygu bedensel bir değişikliğin algılanmasıyla başlar. Hislerimizin sergilenmesi söz konusu olduğunda sahne bedenimizdir.