- ... “Put” diyorsun, putun ne olduğunu bilen yok. Şöyle; put şudur: Hepimiz neticede kendi varlığımızı koruyoruz, fikir vesaire de neticede bu gayretten doğan bir şey. Allah düşüncesinin dayandığı da budur, bununla baki oluyoruz. Ama orada herkesin idrak etmesi gereken bir şey var; şimdi ben inanmıyorum ve burada fikir beyan ediyorum, elbette beyan ettiğim fikri seviyorum, yâni kendi fikrimi seviyorum, o fikri seveceğime. Putperestlik demek; yâni zaten bir şeyi şekilden oymakla, kendi fikrini beğenmek arasında bir fark yoktur put olması bakımından. Putperest belirli şeylerle karşılaşıyor, bu bir “simgeye” dönüyor, put diye buna diyorsun. Aslında put, bunu yapandır, bunu yapan düşüncedir. Dolayısıyla, sadece insana dayanan düşünce, putperest düşüncedir. Yâni putun mânâsını iyi anlayalım. Orada da şöyle bir hâdise doğuyor; biz hikmeti hikmet olarak sevmiyoruz, biz hikmeti Allah için seviyoruz. Burada mevzu şudur: Biz hikmeti hikmet olarak sevmiyoruz, Allah için seviyoruz; Allah’a yakınlaşma mevzuu olduğu için. Öbürü ise, hikmeti hikmet olarak seviyor..."
(SALİH MİRZABEYOĞLU, 29 Kasım 2014 ADALET MUTLAK'a Konferansı)