Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

miskin

miskin
@rahmetemuhtac
"Kim ki 'ben alimim' derse, 'ben biliyorum' derse bilin ki o cahildir." "Kendinde varlık görmen, diğer günahlarla kıyaslanmayacak kadar büyük bir günahtır." Hz. Muhammed (s.a.s.)
Sabitlenmiş gönderi
İçip aşkın badesini vücud-i nar olmuşam Divane derviş misali feryad-i zar olmuşam Perişan bülbül kan ağlar ah u nalemden menim Dil hasta gönül şikeste hem tarumar olmuşam Bin yıl ömür verdi Adem'i saldı aha Yedi yüz elli Şit yaşadı dokuz yüz elli Nuh'a Erenleri hak edeni fani kılar mı raha Düşüp de dünya şerrine kara efkar olmuşam Şenlik'im hizmet etmedim daim bir tarikata Uyup iblis yığvasına çok ettim cürm ü hata Şefaat ya resulullah muhtacım marifete İsyanın hadden aşıptır çok günahkar olmuşam Âşık Şenlik
Reklam
Bir gün Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ile Hazret-i Ali kerremallahu vecheh arasında şöyle bir konuşma geçmiş : Yâ Ali! Beni sever misin? Elbette severim yâ Resûlallah. Yâ Ali, Allah'ı sever misin?
﴾63﴿ De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?” O’na açık gizli yalvararak, “Eğer bizi bundan kurtarırsa andolsun şükredenlerden olacağız” diye dua edersiniz. ﴾64﴿  De ki: “Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır.” Sonra siz yine O’na ortak koşarsınız. Enam Suresi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
 “Onlar kitabın bir kısmına inanıyoruz, bir kısmına ise inanmıyoruz derler de bu ikisi arasında kendilerine bir yer ararlar. İşte bunlar kâfirlerin ta kendileridir”(en-Nisâ 4/150-151) âyetinin, ehl-i rüsûm ile ve salt fikrî görüşle yetinen filozofların ve kelâmcıların büyük bir kısmıyla münasebeti vardır. Zira onlar Allah’ın velîlerinin bizzat müşâhede ettikleri mânevî sırlardan akıl ve bilgi seviyelerine uygun düşenlerini alır, düşmeyenlerini reddeder, kendi delillerine ters olduğu için “bunlar yanlıştır” derler. İbnü’l-Arabî, Allah’ın velîlerine muhalefet edip onlara karşı çıkanların âkıbetlerinden korktuğunu belirterek sûfî Ruaym’ın, “Kim hakikat ehli sûfîlerle oturur da onların bizzat tahakkuk ettirdikleri bir şeyde onlara muhalefet ederse Allah o kişinin kalbinden iman nurunu çekip alır” sözünü nakleder ve bu söze kendisinin de aynen katıldığını ifade eder (Kitâbü’l-Fenâʾ, s. 7).
"Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ veheb lenâ min ledunke rahmeh inneke entel vehhâb" "Rabbimiz! Bizleri doğru yoluna erdirdikten sonra kalblerimizi yamultma (doğru yoldan saptırma) ve bize kendi katından bir rahmet ihsân et. Şübhesiz sayısız ve karşılıksız ihsânlarda bulunan yalnız sensin" Ali İmran suresi 8. Ayet "Allahümme lâ tuhricnâ mine'd-dünyâ illâ mea'ş-şehâdeti ve'l-îmân" "Allahım! Îmânsız ve şehâdetsiz ölmekden bizi koru" "Çağla dervîş Yûnus çağla Sen özünü Hakk'a bağla Ağlar isen başına ağla Elden vefâ yoğa benzer"
Reklam
"Huvel evvelu vel ahiru vez zahiru vel batın, ve huve bi kulli şey'in alim. Kalpler O’nun elindedir. Mutlak veren O’dur. Mutlak öğreten O’dur. Mutlak mürşid O’dur. Mutlak terbiye edici O’dur. Mutlak efendi O’dur. Mutlak hüküm O’na aittir. O; Evvel’dir, Âhir’dir, Zâhir’dir, Batîn’dır."
Hazreti Enes (Radıyallahu anh) naklediyor ki, • Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e Bahreyn'den bir mal getirildi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): - "Bunu mescide dökün" dedi. Bu mal (şimdiye kadar) Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelenlerin en çok olanı idi. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Erkek hanımına sevgi ve şefkatle bakar, hanımı da ona sevgi ve şefkatle bakarsa, Yüce Allah onlara rahmetiyle bakar. Erkek hanımının elini tutarsa parmaklarının arasından günahları dökülür." (en-Nebhâni, el-Fethu'l-Kebir, 1/276) Allah'ım Efendimiz ve Habibin Rahmeten lil alemin sas. hürmetine hayırlınla, helalinle, affınla, afiyetinle, merhametinle, selametinle, mağfiretinle, kolaylıkla, beklediğimizden daha güzeliyle bizleri affederek bizlere nasip eyle, bizlere ikram eyle, bizleri nail eyle. Subhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun. Ve selamun alel Mürselin. Velhamdülillahi Rabbilalemin. Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Kabulun dua kabulun niyaz el Fatiha. Amin Amin Amin. Hayırlı Cumalar.
Hz. Fâtıma annemiz ve Hz. Ali efendimiz cömert bir aile idi. Oruçlu oldukları bir günün akşamı, iftar için hazırladıkları bir miktar yiyeceği sofraya koymuşken kapıya gelen bir yoksula verirler ve suyla iftar edip ertesi gün yine oruç tutarlardı... İkinci akşam bir yetim, üçüncü akşam bir esir gelir ve her defasında bir parça yiyeceklerini aç oldukları, canları çektiği halde yoksula, yetime ve esire yedirirler, kendileri de sadece su ile üç gün oruç tutarlar. Kur'an-ı Kerim'de İnsan suresinin şu ayetleri bu olay üzerine nâzil oldu: ﴾5﴿ İyiler ise içindekine güzel koku katılmış bir kadehten içecekler; ﴾6﴿ Bir su kaynağı ki Allah’ın has kulları istedikleri yerlere akıtarak ondan bol bol içerler. ﴾7﴿ Onlar, verdikleri sözü yerine getirirler ve dehşeti her yerde hissedilen bir günden korkarlar. ﴾8﴿ Onlar, kendileri (yemek) istedikleri halde (kendileri onu yemeği arzuladıkları halde) yiyeceği yoksula, yetime ve esire ikram ederler. ﴾9﴿ (Ve şöyle derler:) “Biz sizi Allah rızâsı için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. ﴾10﴿ Biz, dehşetli, çetin bir günde rabbimizden korkarız.” ﴾11﴿ Bu tutumları sebebiyle Allah onları o günün dehşetinden korur; yüzlerine aydınlık, gönüllerine sürur verir. ﴾12﴿ Sabretmelerine karşılık onları cennetle ve ipekli giysilerle ödüllendirir.
Allah'a itâatin en yüce mertebesi, muhabbetdir... Muzaffer Özak Hazretleri k.s.
Reklam
Muzaffer Efendi Hazretleri k.s. buyurdular ki: Allah'ın rahmet ve ihsân kapısından hiç kimsenin boş döndürüldüğü görülmüş, işitilmiş değildir. O Kerîm'dir, Rahmân'dır, Rahîm'dir, Latîf'dir, bizlere bizden yakındır. Gizlice söylesen bile duyar ve işitir, isteğini kalbinden bile geçirsen bilir ve ihsân buyurur. Çağırana icâbet buyurur, zikredeni zikreder ve cevap verir. Fakat Cenâb-ı Hakk, isteklerin bazılarını dünyâda iken ihsân buyurur, bazılarını da âhiret hayâtında bahşetmek üzere te'hîr eder. Onun için duâ ettikleri halde, duâlarının kabûl buyurulmadığını söyleyerek ümitlerini kesenler, aldanırlar... defter-i-ussak.blogspot.com/2017/06/cok-dua...
Bir sohbet meclisinde, "insanın nefsi ile mücâhedede kendini zayıf ve âciz hissederek yeise düşmesi" hakkında sorulan bir soru üzerine, Muzaffer Efendi Hazretleri k.s. şöyle buyurdular : "İnsana düşen nefsiyle dâimâ mücâhede etmek ve çalışmakdır...Allah sa'y eden (çalışan) kulunu mahrûm etmez..."  (Necm Suresi 39) Efendi Hazretleri bu hususda pek meşhûr olan şu meseli de lutfettiler : Karıncaya sormuşlar, "nereye gidiyorsun?" diye..."Mekke'ye gidiyorum" demiş..."Bu yürüyüşle mi gideceksin?" demişler, "Varamasam da yolunda ölürüm" diye cevap vermiş... Tezkiye-i nefs etmenin kolay olmamasının ve uzun zaman almasının hikmetini de şöyle beyân buyurdular : "Üç günde olursa ne kıymeti kalır...Grip bile üç günde geçmiyor!..." Şu söz de onun mürşidâne sözlerindendir... "Her çalışan kazanmadı ama ancak çalışanlar kazandı!..."
Âyînedir bu âlem her şey Hakk ile kāim Mir’ât-ı Muhammed’den Allah görünür dâim Aziz Mahmud Hüdâyî k.s.
" Allah hadsiz günahın varken senden ümit kesmez. Sen de hadsiz rahmeti varken Allah'tan ümit kesme"
beni bu gafletten uyandır Ya Resulallah
"Allah dilemedikten sonra insanlar ve sebepler fayda yada zarar ver(e)mez." Abdülkadir Geylani Hazretleri k.s.
Reklam
Delilim sırrı Kur'an'dır Bunu bilen naçar olmaz Seyyid Seyfullah Nizamoğlu k.s.
﴾104﴿  De ki: “Ey insanlar! Eğer benim dinim hakkında şüpheniz varsa bilin ki sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınıza ben tapmam; ben ancak, sizin hayatınızı sona erdirecek olan Allah’a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emredildi.” ﴾105﴿  “Ve yüzünü hak dine çevir, sakın müşriklerden olma!” buyuruldu. ﴾106﴿  Allah’ı bırakıp sana yararı da zararı da olmayan varlıklara tapma; bunu yaparsan, kuşkusuz kendine yazık edenlerden olursun. ﴾107﴿  Allah sana bir zarar verecek olursa (veya bir sıkıntı dokundurursa), onu O’ndan başka giderecek yoktur. O senin hakkında bir iyilik dilerse onun lutfunu engelleyebilecek de yoktur. Bunu kullarından dilediğine nasip eder. Bağışlayan ve esirgeyen O’dur. ﴾108﴿  De ki: “Ey insanlar! İşte size rabbinizden gerçek gelmiştir. Artık kim doğru yolu tutarsa kendi lehine bu yolu seçmiş, kim de saparsa kendi aleyhine sapmış olur. Ben sizin adınıza hareket edecek değilim.” ﴾109﴿  Sana ne vahyedilirse ona uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O hüküm verenlerin en hayırlısıdır. Yunus Suresi
Ya Rab bu ne derttir derman bulunmaz Yar bu ne yaradır melhem bulunmaz Benim garip gönlüm aşktan usanmaz Varıp yare gider hiç geri dönmez Aşık olan gönül aşktan usanmaz Ahiret korkusun bir pula saymaz Aşk pazarıdır bu canlar satılır Satarsın bu canı hiç kimse almaz Dönüp de bakmaz Dönüp dönüp sana öğüt verirler Dünya malı ile gözün boyarlar Aşık öldü deyi sala verirler Ölen hayvan olur aşıklar ölmez Aşık olan gönül aşktan usanmaz Ahiret korkusun bir pula saymaz Aşk pazarıdır bu canlar satılır Satarsın bu canı hiç kimse almaz Dönüp de bakmaz Yunus Emre k.s.
Şuara Suresi ﴾117﴿ Nûh, “Rabbim!” dedi, “Kavmim beni yalancılıkca suçluyor." ﴾118﴿ Artık benimle onların arasındaki durumu sen hükmünle açıklığa kavuştur, beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!” ﴾119﴿ Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o her şeyle dopdolu geminin içinde kurtardık. ﴾120﴿ Sonra geri kalanları da sulara gömdük. ﴾121﴿ Doğrusu anlayanlar için bu kıssada büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler. ﴾122﴿ Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güçlüdür, engin merhamet sahibidir. Hz. Nuh (a.s.)'ın oğlu, Hz. İbrahim (a.s.)'in babası, Hz. Peygamberimizin (s.a.v.)'in amcası inanmadı. İnkar ettiler, hatta hakaret ettiler, alay ettiler. Sonunda helak olup gittiler. Şüphesiz bilen sensin, kudret sahibi sensin Rabbim. Sen affet. Sen hidayet ver bizlere. Bizlere yardım et. Bizleri birbirimize vesile kıl. Ve sonunda her kim küfründe ısrar ederse bizleri onlardan ayır.
"Sakın umutsuzluğa kapılma! Hz. Yusuf'u kuyuda, Hz. Yunus'u balığın karnında, Hz. Eyüp'ü hastalıkta, Hz. İbrahim'i ateşte, Alemlere Rahmet Hz. Muhammed'i (sav) darda bırakmayan Allah seni de Bırakmaz, Sen yeter ki Sabret! Her şey vaktini bekler..."
Neden yazmak gerektiğini, neden silmek gerektiğini anladım. Neyi yazmak, neyi silmek gerektiğini anladım. Neyi neden yazmak lazım, neyi neden silmek lazım anladım. Yalnız 'O'nu yazmak, 'O'ndan gayrı silmek imiş. Ne yazılsa ne silinse 'O'na çıkar imiş. Yazmaktan ve silmekten neden kaçılamadığını anladım. Kaçsan da kaçılamadığını anladım. 'Yazdım, sildim' dememek gerektiğini anladım. Bunlar sırdır bilene, Dahi 'anladım' dememek gerektiğini anlayamadım...
Reklam
"Allah her şeyi güzel yapar."
"Kaybettiğini fark eden aramanın eşiğine düşer, o eşiğin ardında ise bulanların dergâhı var. Bilenlerle beraber olursan bilirsin, bulanlarla beraber olursan bulursun, olanlardan ayrılmazsan olursun."
"Dua etmeye niyetlendim. 'Allah'ım' diyip öyle kalakaldım. İnancımız o ki, dile dökemediklerimizden de haberdar olansın. Şüphesiz gizli, açık her şeyi bilensin. Sükûtuma merhamet edip, gönlümdeki yüklerden âzâd et beni Allah'ım."
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu konuda daha sarih bir ifade kullanmayı tavsiye eder. 'Bilmiyorum.' Aynen şöyle derler: "İlim üçtür: 'Kur'ân-ı Kerim, yaşayan sünnet ve bilmiyorum (Lâ edri) demek.' " Kendini bilen Rabbini bilir. Rabbini bilen kendini bilir. Âlim çok bilen değildir. Peygamberi (sav) bilen, Kur'ân' ı (Allah'ı) bilendir. Bilmeye çalışan, bildiğiyle ve bilmeye çalıştığıyla amel edendir. Âlim haddini bilendir. Kendinden değil, Allah'tan bilendir.
İbnu Mes'ud (radıyallahu anhümâ): "İlmin artması taleble, anlaşılması sualledir."  İbnu Şihâb: "İlim hazinedir, anahtarı sualdir."  Hasan Basrî de şöyle nasihat etmiştir:  "Kim utanç belâsıyla ilim talebinden geri kalırsa cehâlet için şalvar giyer; öyle ise ilim talebinde utanmayı kovarak kendinizden cehalet şalvarını atın. Zira kimin yüzü yufkaysa ilmi de yufkadır."