Aşk ve en yakın arkadaşlık arasında bir seçim olsaydı ne olurdu? Nasıl tepki verilirdi?
Bu kitapta Vecdi, Hüsam ve Nigar arasında geçen aşk hikayesini anlatan bir roman. Vecdi ve Hüsam iki yakın arkadaşken birbirlerinin her daim sırlarını bilirken nasıl bir anda uzaklaşma olabilir ki? Tabiki de cevabı aşk.
Kitapta herkesin başına gelebilecek olan bir aşkın, beklenmedik bir sona dönüşmesinde yaşanan olayları ve sonrasında nasıl ve ne derecede tepki verildiği anlatılmakta. İki arkadaş tek bir kadına aşıkken nasıl davranılır yada nasıl bu arkadaşlığa devam edilir kısmı ele alınmış.
Aşk bazen bizim düşündüğmüz gibi bize karşı beklediğimiz gibi ilerlemez. Vecdi’nin de beklediği gibi değildi elbet. Vecdi tüm gerçekliği öğrenmek için çaba sarfetti ve öğrendikten sonra kendince doğru olanı yaptı. Peki bu yaptığı hayatındaki bu kadar değişime sebep olmalı mıydı olmamalı mıydı? Vecdi kendi hayatını bu kadar değiştirmemeliydi bana göre.
*Her olumsuzluk bizi düşürmeli mi yoksa dersler alınarak yola devam mı edilmeli?
Kitabı okurken yalın anlatımı sayesinde rahat anlayabilir ve Vecdi’nin yerine kendimizi koyabiliriz. Ama * sorduğum soruya cevap vermek Vecdi mi değil mi olacağımızı bize sorgulatabilir :)
Spoiler vermeden anlatmaya çalıştım. Bu kısacık kitabı okurken hem düşünür hem de kitaptan zevk alırsınız umarım. İyi okumalar…
Zor günler zor zamanlar hep böyle olur. Bu dünyanın kanunu böyle. Bize düşen elimizden geleni yapmaya gayret etmek, niyeti bozmadan, umudu ertelemeden…
Churchill’in dediği gibi;
“Cehennemden geçiyorsan durma, yürümeye devam et.”
Kitap isminden de anlaşılacağı gibi Veronika isimli başkahramanımızın akıl hastanesine yatmasıyla hastane günlüklerini güzel ve edebi bir şekilde anlatmış.Yalın anlaşılır ve hitap şeklini beğendim.
Kitap gerçekten etkileyici ve edebi…Ölüm ve yaşam arasında gerçekleşen yaşamımızda bireylere özgü davranış ve düşünce şekillerinin farklılık olarak algılandığını, herkesle aynı düşüncede olmanın normallik mi anormallik mi olduğunu sorgulamamız gerektiğini, yaşadığımız süreç boyunca kalıp kurallar ile mi yoksa tutkularımızla hareket etmenin mi olası olduğunu anlatıyor.
Kitabı bitirdikten sonra farkettim ki yaşadığımız çağda, çevrede ve toplulukta aykırı olarak söylediğimiz her söz/davranış bizi onların gözünde farklı kılmakta. Sebebi ise konfor alanı.. Oysa “deli” kavramı kime göre neye göre? Statü, maddiyat, ilgi alanı ve tutkuların peşinden giden yada belli bir zaman belli konfor alanına sahip, aynı rutin hayatından sıkılıp farklı alanlara yönelerek kendini bulmaya çalışmak neden delilik olarak sayılıyor ki?
Herşeyin kişinin kendi ve beyninde bittiğini bilsek, her
günün yeni bi yaşam şansı olduğu fırsatını unutmadan saygılı bir şekilde yaşasak ve herkes kendi deliliğini özgürce yaşasa güzel olmaz mıydı?
Doğan Cüceloğlu’nun okuduğum ilk kitabı. Kitabı alırken arka kapağı çok dikkatimi çekmişti. İyi ki almışım dediğim bir kitap oldu…
Kitaptan biraz bahsedecek olursak eğer; kitap Doğan Bey’in toy hali ve olgunlaşmış hallerinin karşılıklı sohbetini anlatmakta. Kişinin toyum dediği anlar ile yıllar içinde değişimine bağlı bakış açısının nasıl farklılaştığını çok güzel naif bir şekilde anlatmakta.. Kitap akıcı, anlaşılır ve sade bir dil ile yazılmış ve herkesin anlamasına olanak sağlayan teknik terimler çok güzel aktarılmış. Bazı sayfalarda ara ara sıkılabilirsiniz ama bırakmadan devam edin :)
Kitabı bitirdikten sonra; “Ben nasıl tepki verirdim?,” “ Geçmiş ile şuanki ben arasında ne kadar olgunlaştım?” , “Göremediğim, görmek istediğim anlarda nasıldım?” gibi sorularla kendinizi değerlendiredebilirsiniz.
Kitap olaylar ve insanlarda meydana gelen farklılıklara karşı değişen tepkileri çok güzel anlatmış.
Gerçek ÖzgürlükDoğan Cüceloğlu · Kronik Kitap · 20214,370 okunma
"Evet ben de çocukluğumu ve ilkgençliğimi 1950-90 arasında romanda anlattığım Nişantaşlı burjuvalar arasında geçirdim. Kemali’n ailesi, dostları benim aileme, yakın çevreme; gittiği, yaşadığı yerler de benim gittiğim, bulunduğum yerlere cok benzer. Sonra ama hem ben hem Kemal yaşadığımız sınıftan, çevrelerden dışarı itildik:
Bir anlamda sınıfımızı dışına düştük. Kemal, Füsun'a olan aşkı yüzünden; ben, edebiyat sevgim ve siyasi durumlar yüzünden.
İkimiz de pişman değiliz."
Orhan Pamuk