İnsanları anlayamıyorum. İrdelemeyle anlayarak öğrenmiyorlar, başka yollarla -ezberleyerek ya da başka türlü- öğreniyorlar. Bilgileri son derece kırılgan!
"İstisnalar, kaideyi sınar" ya da bir başka şekilde söylersek, "İstisna, kaidenin yanlış olduğunu kanıtlar." Bu bilimin ilkesidir. Herhangi bir kuralda istisna varsa ve bu gözlemle kanıtlanırsa, o kural yanlıştır.
"Yanıt"ı seçmek bilimsel değildir. İlerlemek için kapıyı bilinmeyene aralamak gerekir; yalnızca aralamak. İnsan soyunun, aklın gelişiminin, zeki yaşamın daha başındayız. Bugün olup biten her şeyin ne olduğunun yanıtını vermek, herkesin bu yoldan ilerlemesini söylemek ve "her şeyin çözümü budur" demek gibi bir zorunluluğumuz yok. Çünkü o zaman şimdiki algımızın sınırlarına hapsoluruz, yalnızca yapılması gerekenleri yapmamız gerekir. Oysa kuşkuya, tartışmalara her zaman bir yer bıraktığımızda ve bilimin ilerlediği yoldan ilerlediğimizde o zaman sorunlar ortadan kalkacaktır.
Bu nedenle, bugün gerçek durum bu olmasa bile, hükümetlerin gücünün sınırlanması gereken bir dönemin geleceğine inanıyorum; hükümetlerin bilimsel kuramların geçerlilikleri konusunda yetkilerinin olmayacağı bunu yaptıklarında da gülünç bir durumda kalacakları bir dönem; tarihin ekonominin ve felsefenin farklı tanımlamalarına karar vermeyecekleri bir dönem. Ancak bu şekilde insanlığın geleceği gerçek olanaklara kavuşacaktır.
sade ve anlasilir bir dil kullanilmis bir ortaokul ogrencisi bile rahatlikla anlayabilir .dogadaki 4 buyuk kuvvetten biri olan kutle cekiminden bahsedilmis.burada newtonun ve keplerin kanunlarinin daha cok geometrik olmak uzere analiz yonundende ispati verilmis.gezegenlerin uydularin vb. neden cember degilde elips bir yorungeye sahip olma konusunda ve bazi fizik kavramlari arasindaki iliskileri icin ispatlara deginirken newtonun yorunge diyagramindan yardim almasi bir tarafa newtonun deginmedigi hiz diyagramini kanit olarak kullanmasi meselenin bir kac farkli yonunden bakmasi okurun ufkunu acacak niteliktedir.
kisacasi kendi hayat hikayesini anlatmis.fizigi eglence araci olarak goren ve ayni zamanda bir fizikcinin ne kadar renkli canli ve sosyal oldugunu kendisini anlatarak gostermistir.
Her şey atomlardan yapılmıştır; sürekli hareket halinde dolanıp duran, aralarında biraz mesafe varken birbirlerini çeken, fakat birbirleri üzerine iyice sıkıştırdıklarında birbirlerini iten küçük parçacıklardan. Sadece biraz hayal gücü ve biraz da düşünmeyle, bu tek cümlenin doğa hakkında ne kadar çok bilgi içerdiğini görürsünüz.
Astronomi fizikten de eskidir. Aslında astronomi, yıldızların ve gezegenlerin hareketinin müthiş güzellikteki basitliğini göstererek fiziği başlatmıştı; bunun anlaşılması fiziğin başlangıcı oldu. Fakat tüm astronomide en göze çarpan keşif, yıldızların dünyada bulunan aynı tür atomlardan yapılmış olmasıdır. Bu gerçeğe nasıl ulaşmıştı. Atomlar bir müzik aletinin belirli ses perdeleri ya da frekanslarında tınlaması gibi, belirli frekanslara sahip ışık saçar. Birçok farklı sesi dinlerken, onları birbirinden ayırt edebiliriz; fakat renklerden oluşmuş bir karışıma gözlerimizle baktığımızda, bu karışımın nelerden oluştuğunu söyleyemeyiz. Bununla birlikte, ışık dalgalarının frekanslarını bir spektroskopla çözümleyebiliriz ve bu yolla farklı yıldızlardaki atomların gerçek '' seslerini görebiliriz.''