Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
zeynep
zeynep
@ruhbiliim
Psikolojik Danışman
Yüksek Lisans
253 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
O kadar güzel bir hayat ki, kelimelerle tarif edilmez. Sadece bir hayat hikayesi sanmıştım. Oysa içinde; başarı, motivasyon, inanç, tevekkül, azim, irade, sabır, ebeveyn-çocuk ilişkisi, çocuk eğitimi ve nicesi varmış... İnsan güzelse, hayatı da en az onun kadar güzelmiş. 🤍
Lütfen okuyun, okutun. Hiç pişman olmazsınız.
Bu kitap gündelik hayattaki birçok sorunlarımıza çeşitli psikolog, nörobilimcilerin kuramları, görüşleri açısından bakıyor, sorunun nedenlerini açıklayıp çözüm sunuyor. Sorunlarınıza dışarıdan bakmanıza, içgörü kazanmanıza olanak sağlıyor. Peki nasıl sorunlar? Birkaç örnek vereyim;
. •Kendi başıma takılmaktan hoşlanıyorum. Tuhaf mı?
•Bu niye hep benim başıma geliyor?
•Harry Potter'ın cazibesi nereden kaynaklanıyor?
•Neden kilo veremiyorum?
•Daha yaratıcı nasıl düşünebilirim?
•Birkaç dakikada bir telefonumu kontrol edip duruyorum. Neden konsantre olamıyorum?
Psikolog adayları, psikolojik danışman adayları, psikolojiye merakı olan herkese şiddetle tavsiyemdir. Alan bilginizi arttırıp bakış açısı kazandıracak bir kitap kendileri, okuyunuz efendim.
.
Okumak için baya ertelediğim bir kitap daha.. Çok beğenildiğini görüyordum ben o kadar beğenen kişilerden olamadım maalesef. :) Pek akıcı gelemedi bana kitap. Bunun yanında işlenen konuların mahiyeti de yüksek tabii. Kitap bize kendimizi sorgulatıyor; içimizdeki iyi ve kötüyü, güç tutkumuzu, kişisel çıkarlarımız için neler yaptığımızı... Kendimizi iyi zannediyoruz lakin şu an elimizde olan imkanların tümü kalktığında da iyi olabiliyor muyuz? Kişisel kaygılarımız bizi nasıl bir hale getiriyor? Kendimizden olmayan insanlara nasıl davranıyoruz?
Okumakla bir şey kaybetmeyeceğiniz bir kitap, ama sevip sevmeyeceğiniz de tartışılır efendim, şimdiden istifadeli okumalar. :)
"Belki... Bir canavar vardır...
Belki o sadece biziz."
Okur Takip Önerileri
Ne okudum ben böyle! Nasıl harika bir kitapsın sen. Şu zamana kadar okuduğum en iyi kitaplar arasında rahat ilk 10'da yer alır; bölümle ilgili okuduğum kitaplar arasında ise listenin en başında yer alır. Felsefe, psikanaliz, edebiyat bu kadar güzel harmanlanabilirdi. Kitap hem akıcı hem de durağan. Akıcı, çünkü olayın içine girince kitabı asla bırakamıyorsunuz. Durağan, çünkü cümleler sizi öyle düşünmeye sevk ediyor ki bazı cümleleri sadece iki sefer değil üç dört sefer okuyorsunuz, notlar alıyorsunuz, düşünüyorsunuz... O kadar çok yerin altını çizdim, o kadar çok not aldım ki izah etmek mümkün değil. 4.sınıfa geçtiğimde tekrar okuyacağım bu kitabı mutlaka, ilerleyen yıllarda bir daha sonra bir daha... Her insana mutlaka bir şey katar bu kitap ama PDR ve psikoloji okuyanlar için adeta başucu kitaplarından olur. Çünkü benim için şu an öyle.
Bu kitap sayesinde kitaplığımda ne zamandır bekleyen Stefan Zweig'in Nietzsche kitabını en kısa zamanda okuyacağım. Yalom'un ise daha önce bir kitabını okumuştum bu kitabı da okuduktan sonra anladım ki her kitabını tereddütsüz almalıyım.
Uzun lafın kısası; herkese şiddetle tavsiyemdir efendim!
1984 ve Fahrenheit 451'den sonra Cesur Yeni Dünya'ya da sıra geldi. Kitap alışık olduğumuz distopyalardan farklı hatta bu yüzden çoğu kişi "ütopya mı distopya mı?" diye sorgulamalara gidiyor. Ben distopya diyen taraftanım neden mi? Çünkü bu dünyada insanın seçme özgürlüğü asla yok. İnsanlar doğumla değil, kuluçka merkezinde her şeye koşullanarak meydana geliyorlar. Neyi sevip sevmeyeceği, hangi statüde olacağı, neler yapacağına ve yapmayacağına koşullanarak.. Sizce böyle bir dünyanın ütopya olması mümkün müdür? Tabii ki değil. Ütopya denmesinin sebebi insanların sağlıklı, mutlu ve bulundukları durumdan şikayetçi olmaması. Bunlar var evet ama aile, din, sadakat, kültür gibi insanı insan yapan değerleri yok etmişler. Kitap okumak yok, çiçek bile yasak. İnsanlar öyle koşullanıyorlar ki en alt statüdeki insan dahi halinden memnun, en üst seviyeye gelmesine fırsat versen gelmeyecek derecede. Velhasıl kelam, kitap sizi çokça sorgulamalara götürecek, açıp inceleme videoları, yorumları okutacak bir eser. Okuyalım, sorgulayalım. Zaten sorgulamasa insan, insan mı olur? :)
Güzel bir kişisel gelişim kitabı. Verdiği mesajlar çok güzel. Kitabın başına şöyle bir not düştüm: "İlerde nasip olursa öğrencilerine mutlaka okut. Hedefi belli olmayanlara, mutluluğu sadece başarılı olmakta görenlere, kendi potansiyelinin farkında olmayanlara, geçmişten ders çıkarmadan sürekli acı duyup, gelecekten yana kaygılı olanlara..." O kadar çok yerin altını çizdim ki hangi birini paylaşsam bilemedim, bir de final haftası gelince buraya pek vakit ayıramadım. Uzun lafın kısası; herkesin içinde kendine pay çıkaracağı noktalar olduğunu düşünüyorum efendim, tavsiye edilir.
Psikolojik yönden beni düşündürten kitapları çok seviyorum. Bu da öyle bir kitap işte. Kısacık, ama derinliği çok fazla. Zarifoğlu diyor ya: İnsan bastırdığı duygunun esiri olur." diye, kitapta tam olarak bunu görüyoruz. Baskılanan; kötülük, bencillik, hırs gibi duygularım esiri oluyor iyi olmaya çalışan karakterimiz. Bir süre sonra kötülük duygusunu istese de bastıramıyor ve ondan kaçamıyor. İnsana kendini sorgulatıyor. İyi miyim kötü müyüm? İyiysem bu kadar iyi olmamın sebebi bir yerlerde örtmek istediğim istenmeyen duygular mı? gibi gibi...
Psikoloji alanında olanlar mutlaka Freud gözünden olaylara bakacaktır. Freud reisin izinden gidenlerden biri olarak kitabı çok sevdiim, tüm Freud sevenlere şiddetle tavsiyemdir. :)
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biri. Tarık Tufan'ın son kitabını okuduktan sonra okuduğum kitaplarda tam istediğim doyuma ulaşamamıştım, bu kitap sayesinde ulaştım. Manevi yönüme çok iyi geldi, çok sevdim. Yazarla tanışma kitabım oldu, çok da güzel bir tanışma oldu :) bakış açınızı değiştirecek, her sayfasında farklı sorgulamalara götürecek bir kitap. Yer yer Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu okuyor gibi hissettim. Sözün özü; okuyunuz efendim, pişman olmazsınız.
Evet, en sevdiğim yazardır Tarık Tufan. Beni tanıyan herkes bilir bu yazara olan sevgimi. Kitabını okumayı özlemişim. Ruhuma şifa oluyor vesselam. Tarık Tufan'ın anlatımını, cümlelerini okuyan bilir; her sayfasının altını çizesi geliyor insanın. Her cümlede kendinden bir parça buluyor insan. Çok beklemiştim bu kitabı, beklediğime fazlasıyla değdi. Dili çok güzel, kurgu çok güzel, karakterler ayrı güzel. İnsanın nereye giderse gitsin geçmişinden asla kaçamayacağını çok güzel anlatmış Tarık Tufan. Karakterlerimiz geçmişinden kaçarken tekrar geçmişlerine vararak bunu gösteriyor. Kitabın sonlarına doğru birbirinden ayrı iki karakter arasındaki bağlantıya hayran kaldım. Her kitabını okumuş biri olarak sanırım en beğendiğim kitabı bu oldu. Ne desem az Tarık Tufan için. Çok güzel adam, çok. Çevremdeki tüm yakınlarıma okutuyorum bu güzel insanı, siz de okuyun, okutun. Edebiyatımız için büyük şanstır kendileri..
Kitap, adından da belli olacağı üzere, Kafka'nın babası için yazdığı mektubu içeriyor. Kafka'nın iç dünyasına dahil olduğumuz, psikolojik yönü fazlasıyla ağır basan bir eser. Ben derslerimle ilgili terimlerle bile bağdaştırıp not aldım gerçekten, çok sevdim. Çocuklukta yanlış bir ebeveyn tutumunun, çocuğun ileriki hayatındaki arkadaş ilişkisine, iş hayatına, kendi benliğine, hayata bakış açısına ve daha bir çok şeye etkilerini çok güzel dile getirmiş Kafka. Psikolojik tahlilini yapmak istedim kitabın şu an, PDR okuyup ilgi duyduğum için sanırım eseri çok sevdim. Tavsiye edilir efendim, okuyunuz.
Distopik romanların gerçekten hastasıyım. Ana karakterimiz bir itfaiyeci. Ama artık itfaiyeciler yangını söndürmekle değil, çıkarmakla uğraşıyorlar. Üstelik yaktıkları şey; kitap! Kahramanımız kitap yakma işinden oldukça zevk alıyor. Daha sonra biriyle tanışıyor ve hayatı değişiyor. Bizde bu hayata ortak oluyoruz. Kitap boyunca "Gerçekten ilerde kitap okumaya ihtiyaç duymayan, sadece o televizyon ve telefonların içine gömülerek yaşayan insanlar mı olacağız? Gerçekten mi, gerçekten mi?!" dedim. Fazlasıyla korkunç bir durum bu, böyle şeyler yaşamayalım efendim, bu güzel kitabı da okuyup okutturalım. :)
"İnsan mutlu olmak ister; bu yüzden berbat haldedir."
Zweig'in her kitabını bayıla bayıla okuyan biri olarak, Freud kitabını görünce tereddütsüz aldım. Başkası yazsa bunu eminim çok sıkıcı olurdu fakat Zweig beni tabii ki yine yanıltmadı. Freud'u da çok sevince kitap tadından yenmedi gerçekten. :) Abartısız her sayfada en az bir cümlenin altını çizdim, hatta bazen bütün sayfayı çizdiğim yerler oldu. Psikoloji, PDR alanında olanlar ya da bu alana ilgi duyanlar mutlaka okumalı gerçekten, Freud'u tanımak açısından müthiş bir kitap. Okuyanlar eminim bir sefer okumakla kalmayıp, tekrar tekrar okuyacaktır.
Jose Saramago ile tanışma kitabım, Körlük. Güzel bir tanışma oldu, fazlasıyla memnun oldum. Sosyolojik bir kitap, üzerine düşünmenizi istiyor. Biraz aksiliklerden ötürü okuma sürem 9 gün oldu ama 3-4 günde çok rahat bitebilecek akıcılıkta bir kitap. Trafik esnasında bir kişi körlüğe yakalanıyor, sonra toplumun her bireyi yavaş yavaş kör olmaya başlıyor ve onların bu bütün değerlerin çöktüğü vahşi dünyalarına dahil oluyoruz. Betimlemeler çok iyiydi gerçekten, kendimi körleşen insanların yerine koyabildim, onlarla yaşadım bu durumu. Çok sevdim ben, size şimdiden keyifli okumalar :)
Yine okumak için geç kalınmış bir kitap, yine bunun için duyulan derin üzüntü.. Bu üzüntüye bir de kitabın sonunun verdiği üzüntü eklenince yürek dayanmıyor. Bu kitabı sevme sebebim kesinlikle Lennie. O ne masumiyet, o ne güzel kalp! Forrest Gump geldi aklıma, Lennie zihnimde canlandıkça. Hayalleri olan iki arkadaşın hayalleri uğruna verdiği mücadeleyi, mücadele sırasında birbirine verdikleri desteği görüyor; onların hayallerine ortak oluyor, dostluklarını çok seviyorsunuz. Sonunda da üzülüyorsunuz ama okuyunuz efendim, lütfen!
*Kitabın sonunu okuduktan sonra Tarık Tufan'ın "Hiçbir tahayyül mukadder olanı değiştirmeye yetmez." sözü geldi aklıma, kitabın sonunda demek istediğimi anlayacaksınız. Ben hemen filmini izlemeye gidiyorum.
Şimdiden keyifli okumalar. :)
"Her birimizin karanlıkta yol alan yalnız gemiler olduğunu biliyorum ama yine da yakınlardaki diğer gemilerin ışıklarını görmek büyük rahatlık sağlıyor."
*Kitabı bir oturuşta bitirmeyi düşünmüyordum ama yine bitirdim. Yalom'un 2000 yılında Oscar Pfister Ödülü alırken yaptığı konuşmayı içeriyor, sayfalar zaten yarım gibi, incecik bir
Zweig, gördüğüm an incelemeye gerek bile duymadan aldığım kitapların mimarı.
1 saatte biten yine incecik bir Zweig kitabı. İnce ama dolu dolu. Yaptığı psikolojik tahliller ve betimlemelerini hepimiz biliyoruz artık bence :) 15'ten fazla kitabını okumuşumdur Zweig'in ama bu kitabın konusu diğerlerinden farklıydı polisiye tarzındaydı. Sadece insan psikolojisini değil, hayvan psikolojisini de çok güzel gözler önüne sermiş bu kitapta. Hem bir hayvan hem bir insan gözünden olaya farklı bakış açılarıyla dahil oluyoruz. Okuyunuz efendim, tavsiye edilir.
Sürekli okumak istediğim hep ertelediğim kitaplardan biriydi Bülbülü Öldürmek. Geç kalmamışım ama, zamanı tam da bu anmış bence. Kitap başlarda çok sıkıcı ilerlese de, sabredip ikinci bölüme geldiğinizde gerçekten müthiş bir olaya dahil oluyorsunuz. Toplumsal gerçekçi olan bu romanda, ırkçılık kavramını bir çocuk gözünden inceliyorsunuz. Ana konu ırkçılık olmakla birlikte bu konunun çevresinde gelişen olaylarla; çocuk psikolojisini, zevklerini, ergenlik vs. ve toplumun sosyal, din ve hukuksal yapısı hakkında da bilgi sahibi oluyorsunuz. Ne yazsam az kalacak bu çok yönlü eser için son sözüm; başlarında sabırla ilerleyin, kitabın sonuna gelip kapağını kapatınca "iyi ki" diyeceksiniz.
-Filmi de varmış bu arada onu da hemen izleyeceğim :)
Bu kitaba başta bakma gereği bile duymamıştım. Eminim bu da boşa popüler olan kitaplardan biridir demiştim. Ah, ne büyük yanılgı! Sınıftan kitap kurdu bir arkadaşım: "Gerçekten okumalısın bak, muhteşem!" deyince, bir bakayım dedim çünkü arkadaşımın zevkine güveniyordum ve asla yanılmadım. Herkese şefkat gösteriyoruz peki ya kendimize? Kendi benliğimize çoğu zaman çok sert, şefkatsiz davranıyoruz. İşte bu noktada Zeynep Selvili bu kitabıyla elimizden tutuyor. Hayır, senin her ne kadar olumlu özelliğin ve hislerin varsa; hataların da, üzüntün de, kederin de var, sen onlarla var oldun; var olmaya da devam edeceksin diyor bize. Olumsuz duyguları bastırmamaya, onlarla var olmaya alışmaya, onlardan kaçmamaya yardımcı oluyor. Çünkü Cahit Zarifoğlu'nun dediğini savunuyor: "İnsan bastırdığı duygunun esiri olur." kaçtıkça daha çok içine giriyoruz, bastırdıkça daha çok gün yüzüne çıkarıyoruz, tıpkı "Pembe Fili Düşünme" dedikçe, pembe fili daha çok düşündüğümüz gibi. :) Birçok psikolojik terimi de o kadar anlaşılır dille anlatmış ki sevgili Zeynep Selvili, o da ayrı sevme nedenim oldu, bol bol not alıp, altını çizdim. Bölümüm gereği lazım olabilir. :) İlk kitabı olmasına rağmen çok başarılı bir iş çıkarmış sevgili psikoloğumuz. Son olarak okurken sık sık aklıma gelen tam kitabı özetleyen Kemal Sayar'dan bir alıntıyla son vermek istiyorum incelemeye:
Hayatın keder ve sevinçleriyle bizi usul usul büyütmesine izin vermek gerekir. Çok eski zamanlardan bir bilge, “Sana çok şeyler öğretecek acıya” demişti, “hoş geldin de.”
Sagopa bir şarkısında şöyle diyor: "Geç kalınmış bazı şeyler için de" o bazı şeylerden biri benim bu kitabı okuma zamanım. 11.sınıfta elime tutuşturulan, ders çalışıyorum, vaktim yok deyip okumadığım bu kitap için o kadar pişmanım ki. Müthiş bir kitap, harika. Yani ne yorum yapılabilir kitaba bilmiyorum. Tek bildiğim okumak için çok geç kaldığım. Dostluk, samimiyet, saf sevgi, yalan, ihanet, nereye gidersen git vicdanından kaçamamak, ebeveynlerin en ufak hareketinin çocuğun iç dünyasında nasıl yıkımlara sebep olduğu ya o kadar güzel işlenmiş ki. Gözüm dolu dolu okudum. Ba-yıl-dım!
Samimi üslupla yazılmış bir kişisel gelişim kitabı. İçinde yaşanmışlık, kısa kısa öyküler, ufak alıntılar, düşünceler var. Kitabı PDR öğrencilerine kitap öneren bir sayfada denk gelişim üzerine aldım, memnun kaldım bol bol altını çizdim ileriki zamanlarda da dönüp okuyabilirim. Kitap bazen üzdü, bazen sevindirdi, bazen düşündürdü, bazen kendimi ve hayatımı sorgulattı. Ben sevdim, okuyanın pişman olacağını düşünmüyorum.
Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir HayvandırAhmet Şerif İzgören · Elma Yayınevi · 202223,7bin okunma
10 hikâyeden oluşan, su gibi akıp giden bir kitap. Hikayeler arasında o kadar güzel bağlantılar var ki, gerçekten çok şaşırdım. Özellikle ilk iki hikaye hayatımda okuduğum en iyi hikayelerden olabilirdi. Aradaki bağlantıyı görünce ağzım açık kaldı. "Yok artık, gerçekten mi?!" demekten alıkoyamadım kendimi. Ben çok sevdim kitabı, tek olumsuz yönü bir miktar küfür içermesiydi, bir puanı o yüzden kırdım zaten. :) Ama okuduğuma pişman olacağım bir kitap değil. Yazarın sıradaki kitaplarını bekliyor olacağım.
Fatma Barbarasoğlu sayesinde deneme türüne olan sevgim daha çok artıyor. Üslup samimi fazlasıyla, ben sanki yazar karşımda da onla sohbet ediyorum ve onun cümlelerini hayran hayran dinliyorum, her cümlesini not etmek istiyorum gibi hissettim :) Kitapta birçok yazara ve kitaba atıfta bulunmuş olmasını ayrıca sevdim, birçoğunu okuma listeme ekledim bile. Ben okuduğuma çok memnun oldum. En sevdiğim Barbarosoğlu kitabı şu an bu kitap oldu :) Hem ruhum hem zihnim doydu fazlasıyla. Dönüp dönüp tekrardan altını çizdiğim yerleri okuyacağım mutlaka.
Başlarda fazlasıyla sıkıcı buldum hatta bir ara bırakacaktım ama kendimi zorlayıp 40-50 sayfa ilerleyince olayın içine girdim ve elimden bırakamadım. Değişik bir eser ana karakterden ilk nefret etmiştim ama kitabın sonunda kendimi ona acırken buldum yani hem nefret hem merhamet hem öfke hem üzüntü hepsi bir arada. Kitabı okurken gözümde canlandığı için bazen "off hayır bu ne" diye gözümü kapatıp bir beş dakika beklediğim yerler oldu. Tıpkı 1984 gibi distopik bir roman ve psikolojik yönü ağır basan güzel bir eser. Keşke bu kadar argo kelime kullanılmasaydı dedim hep okurken, fakat yazarın ilgi çekici hayatını ve ne şartlar altında yazdığını düşününce bu kadar şiddet ve argo içerikli olmasına şaşmamak gerek tabii.
Sezai Karakoç, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu hep önyargılı yaklaştığım isimlerdi. Ama bu önyargı kötü değil, yani onların dilinin ağırlığını ben kaldıramam der, hep uzak dururdum. Lakin bu yaz hepsinin kitaplarıyla tanışma fırsatım olunca, ne kadar boş bir önyargıya sahip olduğumu anladım. Sezai Karakoç'un bu kitabında 9 Peygamberden (Hz.Adem, Hz.Nuh, Hz.İbrâhim, Hz.Yusuf, Hz.Musa, Hz.Süleyman, Hz.Yahya, Hz.İsa, Hz.Muhammed) söz ediliyor. Ama bu söz ediş nasıl bir söz ediş? Anlatılmaz. Şimdiye kadar Hz.Yusuf'un kuyuya atılışını, çektiği zorlukları ya da Hz.Nuh'un tufanını ve daha bildiğimiz birçok üstünkörü bilgiyi farklı bakış açısıyla öyle güzel aktarmış ki Sezai Karakoç, mutlaka okunmalı.
Batı'nın bize dayattığı şeyleri bir müslüman olarak bakmaktan öteye geçip görmemiz gerektiğinden ve bu dayatılan şeylerin müslümanlar açısından benimsenmeye değer olup olmadığından bahsediyor kitap. Okuyunuz efendim..
Gerçekten üslubu müthiş bir insan Kemal Sayar. Okuduğum bölüm sebebiyle de kendisinin daha birçok kitabıyla tanışacağım büyük bir zevkle.. Psikoloji, siyaset, çocukluk, ergenlik, din, medya her şey ama her şey bu kitabın içinde var. Derste gördüğüm ve göreceğim konularla ilgili bilgileri içermesi de ayrıca hoşuma gitti. Bol bol altını çizdiğim, psikolojik danışman adaylarına, psikolojik danışmanlara ve psikologlara her zaman lazım olacak bir eser. Mutlaka dönüp tekrar okuyacağım, mutlaka!
Cahit Zarifoğlu'nun okuduğum ilk kitabı. Hep anlamam, dili bana uygun değildir, sıkılırım vs. diye diye ertelemiştim. Ama yanılmışım. Bendeki eski basım (2.baskı) olmasına rağmen dili fazla yormadı, akıcı ve güzel bir kitaptı. Zarifoğlu'nun dünya görüşünü merak edip, anlamak isteyenler mutlaka okumalı. Yıllar önce babamın kitabıydı, altını çizmiş, notlar almış. Ben de okurken onun altını çizdiği yerleri gördükçe okuduğuma daha çok mutlu oldum, kitaplar en güzel anı :)
Kitap üzerine söylenecek çok bir şey bulamıyorum. Dönüp dönüp tekrar okuyacağıma eminim. Kitabın konusu mükemmel, yazarın üslubu mükemmel. Kısacası kitap müthiş efendim, şiddetle tavsiye edilir!
İçinde çok güzel minik minik hikayeler barındırıyor, altını bol bol çizdim, bol bol kendimi gördüm hikayelerde.. Bazı anlamadığım yerler, sinir bozan yazım hataları vardı ama o da eski basım olmasından ötürü. Onun dışında ben bir olumsuzluk görmedim, okunulası bir kitap, ben pişman olmadım, memnun oldum..
Engin Geçtan'dan okuduğum ilk kitap olur kendileri, ama son olmayacak :)
Özellikle bir PDR öğrencisi olarak önümdeki üç senelik öğretim hayatımda, ileriki mesleki hayatımda da bana yardımcı olacak, dönüp dönüp okuyacağım bir kitap. Psikoloji ve PDR öğrencilerinin okumasını özellikle tavsiye ederim ancak sadece bu bölümlerle sınırlandırmak yanlış olur. İnsan ilişkileri, ana-baba-çocuk ilişkisi ve bunun çocuğun ileriki yaşlarında olan etkisi, sorumluluk, insanların davranışlarının ardında yatan sebepler ve daha birçok şey bu kitapta mevcut, okuyunuz efendim pişman olmazsınız. :)
