Üşüyorum anne,
Ateşler içindeyim ama
İnsanların samimiyetsizliği
Onun yokluğu
Şarkıların hüzün dolu sözleri
Üşütüyor beni
Umutlarımdan kopan dallar
Kalbimi parçaladı
Toplayamadım...
Takatim yok, anne.
Geçmişte kaldım ben anne
Geç(me)miş o gecede
Ne yapacağım
Bilmiyorum...
Naçizane
"Saadet hayatı olduğu gibi kabul etmektir." demiş. Ne doğru söz! Hayatı olduğu gibi kabul etmeli ve ona ne bir şey ilave etmeli, ne de ondan bir şey eksiltmeli... Bazı şeyler vardır, canımızı sıkar; "Bu neden böyle? Böyle şeyleri dünyadan kaldırmalı!" deriz. Bazı şeyler de mevcut değildir. İçimizden, bunların olmasını ister, hatta bu uğurda çalışırız. İkisi de saçma ve faydasızdır. İnsan dediğin mahluk hiçbir şeyi değiştiremez. Bunun için, gönlünün rahat olmasını istersen, gördüğün fenalıkların bile bir hikmeti olduğunu düşün ve yeryüzünde olmayan iyilikleri oraya getirmek sevdasına kapılma... Sonra en mühimi: Kendini halinden şikayet etmeye alıştırma! Ömrünün sonuna kadar dövünsen bu hayatın cefası tükenmez; kendine etmiş olursun.
Sen gülmezsin.
Birkaç kişinin yanındayken gülersin onun haricinde çoğunlukla tebessüm edersin.
Gülünce mutlusun gözlerinden belli olur.
Tebessüm ederken gözlerin aynı hali almıyor genelde
“Geceye ay düşer, aklıma gözlerin….
Bu nasıl özlemek
Özlemek ne demek
Ucu bucağı yok, dibi sonu, yok koyusundan özledim
Fırtınalar koparıyor gözlerim, ve gözlerin aklıma mühür
Özlemek ne demek?
En delisinden sonsuzundan, akla zarar deliye kár
Özledim…”
Nazım Hikmet
Kalp bu...
Seviyor ama okşamak için elleri yok. Tıbben ağrıması mümkün değil ama bir şekilde ağrıyor işte. Beyne musallat olan migrenden daha şiddetli bir ağrısı var. Hafızası da beynin hafızasından daha kuvvetli...
"Dikkat edin, vücutta bir et parçası vardır, eğer o iyi olursa vücudun tümü iyi olur; şayet o bozuk olursa vücudun tamamı fena ve bozuk olur. İşte o kalptir."