Herkes yaşadığı her vakti sanki bir filmin son sahnesiymiş gibi yaşıyor. Bir karar, bir olay ve sahne sonlanır. Mutlu, mutsuz veya bir boşluk içinde son bulur sahne. O bitmişlik içinde güne veda ederiz karanlık içinde. Ama film ister istemez devam eder. Sahneler ardınca sıralanır biz olduğumuz yerde durmaktayken.
Duygular deniz kıyısında avcunuz içinde toplanan kum taneleri gibidir. Oturursunuz kumun üstüne. Belli belirsiz bir yer bulmuşken dengenizi sağlamak için elinizi ıslak kuma bastırırsınız. Dalgalar ıslatırken bedeninizi, izlersiniz sonsuz denizi. Sıkılırsınız. Kumla oynarsınız. Elinizi kaldırıp bakarsınız, avcunuz içinde biriken ıslak çamurumsu kumları görürsünüz. Sonra doğanın akışında ilerleyen normal bir dalga ansızın alır götürür o kumu elinizden. İşte o giden kumlar duygularınızdır. Zaman içinde kaybolan duygularınız. Sandınız ki o duygularınız çalındı sizden. Oysa tüm bunlar zamanın doğal akışından ibaretti. Ve siz sadece filmi izleyen seyirciydiniz.