Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
otokratik iktidar meşruiyetini gelenekten alır. Bazı durumlarda bu milli ve dini monarşi geleneğidir, Fas'ta olduğu gibi (hiçbir Fas siyasi partisi bu monarşinin zarif mottosunu -"Allah, Millet, Kral"- sorgulamaz); bazen de Arap Yarımadası'nda olduğu gibi kabile monarşisidir.
modernitenin aynı zamanda kadınlara özgürleşme, yenilik yapma haklarını kullanarak gelenekten kopma hevesi verdiğini anlamıyor. Aslında Nahda moderniteyi, bir sonuç olarak ortaya çıkan şeye, teknolojik ilerlemeye indirgiyor.
Reklam
Laikliğin anlamını, yani politikanın yenilik yapma özgürlüğüne kavuşmasını, böylelikle modern anlamda demokrasi olması için gerekli olan din-politika ayrımını kavrayamadı.
Laikliğin anlamını, yani politikanın yenilik yapma özgürlüğüne kavuşmasını, böylelikle modern anlamda demokrasi olması için gerekli olan din-politika ayrımını kavrayamadı. Nahda, bir yeniden yorumlamayla dini, karanlık yönünden arındırarak laikliğin yerine koyabileceğini sandı. Ve bugüne kadar Arap toplumları hala laikliğin Batı'ya özgü bir fenomen değil, modernitenin bir koşulu olduğunu anlayamadı. Nahda hala, gelenekten kopma hakkı anlamına gelen demokrasinin anlamını kavrayamıyor. Dolayısıyla otokratik devletin kavramlarına mahkum kalıyor; bir despotu -"aydınlanmış" olduğu için bile değil- "adil" (el müstabid el adil) olduğu için methediyor.
Okul ve aile eğitimi eleştirel yaklaşımı köreltir, hiyerarşiler ailede (kadının ve çocuğun tabiyeti), işyerinde (işçilerin işverene tabiyeti) ve idarede (amirlere mutlak tabiyet) kutsanır, dini yorumlar katiyetle yasaklanır, v.s.
Arap dünyasında demokratik devlet yoktur. Sadece otokratik olanlar vardır. Ne var ki, otokratik de olsalar Arap siyasi rejimleri kendi toplumlarının gözünde bugüne değin -ve bugün de- meşruiyetten hep uzak olmamıştır. Hashem Sharaby'ye göre, modern devleti tanımlayan hukukun üstünlüğüne karşı, burada devlet iktidarı kişisel iktidarla eşanlamlıdır.
Reklam
Biriyle veya diğeriyle ittifak yapıyor, birini diğerine karşı kullanıyor (mesela politik İslamdan çekindiğinde mevcut rejimin ayakta kalmasını tercih ediyor, ya da birinden kurtulmak için diğerini ona karşı destekliyor, başarısız olacağını anladığında o rejimden kurtulmak için diğerini destekliyor).
Bugün Ortadoğu bölgesinde "politik çatışma" üç grup gücü karşı karşıya getiriyor: Milliyetçi geçmişi ihya etmek isteyenler (aslında ulusal-popülist dönemin kalıntıları, çürümüş, yoz bürokratik unsurlar); politik İslamcı olduğunu söyleyenler; bir de liberal ekonomik yönetimle "uyumlu" demokratik taleplerle ortaya çıkmaya çalışanlar. ...Amerikan diplomasisi de bu üçünü birbirlerine karşı kullanarak aralarındaki "çatışmaları" kendi lehine kullanmak üzere sürekli "demiri sıcak tutuyor".
Mahmut Taha İslamcılar tarafından öldürüldü (asıldı) ve İslamcı olduğunu söyleyen hiçbir eğilim, hiçbir örgüt ve şahsiyet bu duruma en ufak bir tepki göstermedi...
Hangi gerekçeyle emperyalist güçler ve onların oyuncağı İsrail, kitle imha silahına sahip olmayı kendilerine ait bir hak sayıyorlar? Demokratik ulusların onu asla kullanmayacağı; ama "haydut devletlerin" kullanacağına dair görüşe itibar edilebilir mi?
Reklam
Suriye'nin Baas rejimi kendi tarzına göre, İsrail'in ve emperyalist güçlerin taleplerine direndi. Fakat bu direniş aynı zamanda (Lübnan'ın kontrolü gibi) bazı tartışmalı istekleri de meşrulaştırdı ki, bu tartışmasız öyledir. Bu çerçevede Suriye, Lübnan' daki "müttefiklerini" "en az zararlı olanlar" arasından seçmeye özen gösterdi.
Hiç değilse başlarda siyonist işgalci güçlerin rakibi İslamcı güçlere (Hamas) verdiği destek, Filistin yönetiminin de yolsuzluk batağına iyice saplanması, ki bu konuda "finansörleri" (Dünya Bankası, Avrupa, sivil toplum örgütü denilen NGO'lar) eğer işin içinde değillerse en azından susuyorlar; seçim Hamas'ın zaferiyle sonuçlanacaktı ki, bu da İsrail politikalarına "her ne olursa olsun" teslim olmanın ilave bir gerekçesi yapılmıştı!
İsrail, Arap Ortadoğu'sunu emperyalist kapitalizmin hakimiyeti altında tutmanın, bölgeyi emperyalist saldırılara açık hale getirmenin bir aracı olmaya devam etti.
bu durum önemli bir handikap oluşturuyor ve bölünmeleri kolaylaştırıyor; oportünistleri cesaretlendiriyor; onları işbirlikçiler haline getiriyor; tabii kurtuluşun hedefleri hakkında da kafa karışıklığı yaratıyor.
Neoliberal küreselleşme tarafından bu yeni politik model karşısında gerçekten halkçı ve ulusal, muhtemelen demokratik başka güçler bir varlık olarak kendilerini dayatabilecekler mi?
400 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.