Beklemeyince, olmayınca, vazgeçince hafifliyor hayat. Kocaman bir yük kalkıp gidiyor üzerinden... Kendi kendine kalınca, kimseden beklentili olmayınca, oluruna bırakınca kolaylaşıyor hayat.
Hayatın dümeninin elinde olmadığını anladığında, vitesi boşa aldığında, rüzgara karşı durmadığında, her şeyi kontrol edemeyeceğini kanıksadığında, bazı konularda kadere güvenip boş verebildiğin de güzelleşiyor hayat...
Kendini anlatmayı bıraktığında, insanları anlamaya çalışmadığında, bulut'dan nem kapmadığında, anlamsız savaşlardan kaçındığında sakinleşiyor hayat...
Fedakarlıklardan vazgeçip kendine döndüğünde anlamlaşıyor hayat...
"Gidemem"dediğin yerden gittiğinde, "yapamam" dediğin sulardan geçtiğinde, kendine yolculuk ettiğinde, herkesin geçtiği o kalabalık yollardan geçmeyip, sana özel patikalardan yürüdüğünde farklılaşıyor hayat...
O kadar da önemli olmuyor aslında boş yere üzüldüklerin... O beklediğin huzur geliveriyor birden... Otur diyorsun kendine, konuşalım biraz neler geçti başımızdan kendi kendine itiraf ediyorsun. Anlatmak iyi geliyor, ağlamak daha da iyi...
Değil mi ki insanı en iyi kendisi anlıyor?
Böylece kendi sırtına sıvazlamayı da öğreniyorsun...
Otomatik pilota alıp hayatı, arkana yaslanıyorsun ve yavaşlıyorsun...
Yavaş yavaş anlıyorsun;sen aslında kimdin, hatırlıyorsun...
Başkalarını çok sevmeyi bırakıp, narsistleşmeden kendini sevmeyi de öğreniyorsun...
Ve işte böyle böyle iyileşiyorsun...
Nursel K.