Mutlu Prens
Ertesi sabah erkenden Belediye Başkanı, Belediye Meclisi üyeleriyle birlikte aşağıdaki alanda dolaşıyordu. Sütunun önünden geçerken başını kaldırıp yontuya baktı, "Vay, Mutlu Prens'e ne olmuş böyle?" dedi. Her zaman Belediye Başkanı'nın söylediklerine uygun söz söyleyen meclis üyesi de, "Sahi, ne kılığa girmiş?" diye haykırdı; ikisi de, bakmak için yontunun altlığına çıktılar. Başkan, "Kılıcının yakutu düşmüş, gözleri gitmiş, artık altınlığı da kalmamış; dilenciden biraz iyi durumda..." dedi. Üyeler de, "Ya, dilenciden biraz iyi durumda" dediler. Başkan, "İşte ayaklarının dibinde de bir kuş ölüsü!" diye sürdürdü konuşmasını, "Doğrusu kuşların burada ölmesine izin verilemeyeceği konusunda bir buyruk çıkarmalıyız." Belediye yazmanı bu düşünceyi hemen yazdı. Bunun üzerine Mutlu Prens'in yontusunu yıktılar. Üniversitede sanat profesörü, "Artık güzel olmadığına göre, yararlı da değildir," dedi. Sonra yontuyu fırında erittiler. Başkan, madenle ne yapmak gerektiğine bir karar vermek üzere meclisi topladı; "Elbette başka bir yontu yaptırmalıyız," dedi, "Bu da ancak benim kendi yontum olabilir." Meclis üyelerinin her biri, "Benim yontum, benim yontum!" diye kavgaya tutuştu. Son işittiğim zaman hâlâ kavga ediyorlardı.
Reklam
Lucius yine araya girdi: "Sanatta dürüstlükten söz etmenin her zaman sakat bir yanı vardır. Sanatçı için, sanatın geleneksel sonrasız kurallarına sadık kaldığı takdirde dürüst olduğu söylenebilir ama aynı zamanda da geleneğin arkasına saklandığı için böyle davranmasının dürüstlükle bağdaşmadığı da söylenebilir. Homeros'un biçimini benimsediğimizde dürüst mü oluyoruz? Gençlerin bir Vergilius'a benzemek istemeleri, dürüstlüğe aykırılık anlamına mı geliyor? Ya da örneğin ortaya bir sürü zevksizlik çıkardıklarında daha mı dürüst oluyorlar?" "Lucius, dürüst olmak ya da olmamak sorusu, aslında artık sanatın alanına giren bir soru değil; bu soru, insan hayatındaki en önemli noktayı hedef alıyor ve o zaman sanat, her zaman insanca şeyler dile getirmesine rağmen neredeyse bir ayrıntı olarak kalıyor."
Toprak — BekleyişKitabı okuyor
Başkaldırı kendi kendini yok eden bir eylemdir ve başkaldırdığı şeyi ortadan kaldırdığında kendisini de bitirir. Asi, kendisine ve kendi kölelik ruhuna isyan eder; bu yüzden kölelik ruhuyla başkaldırı ruhu birlikte bitip tükenirler. Bunların küllerinden yeni bir tin; başka bir deyişle özgürlük tini doğar. Köle özgürdür, ama bunun farkında değildir; asi özgür olduğuna kafayı öyle fena takmıştır ki özgürlüğünün tadını çıkaramaz.
Karanlığa bir Işıkta sen yak
Eğitimde, Sporda, Siyasette, Kışlada, İşte ve hayatın her alanında Liyakat neden bu kadar önemli anla.
Evet, insanlar kendilerini ne kadar bilgeliğe verirlerse, mutluluktan o kadar uzaklaşırlar. O zaman, bizzat delilerden daha deli olduklarından, insan olduklarını unutur, tanrı gibi görünmek isterler; Titan'ların örneğine uyarak, bilim üzerine bilim, sanat üzerine sanat yığarlar ve bunların her birini doğaya karşı savaşmakta birer silah gibi kullanırlar. Demek ki insanlar, hayvanların cehaletine, deliliğine ellerinden geldiği kadar yaklaşmak, hal ve yapılarının üstünde hiçbir şeye girişmemekledir ki, kendilerine eziyet eden, üzerlerine yüklenen sayısız sefaletlerin hissedilir şekilde azaldığını göreceklerdir.
Reklam
“Müzik aynı zamanda bir bilimdir. Matematiğin notalara bürünerek insan ruhuna iyi gelen bir sanat dalı haline dönüşümüdür müzik… Tıpkı diğer bilim ve sanat dallarında olduğu gibi. Osmanlı’nın en güçlü olduğu zamanlarda ezan okunan minarelerde aynı zamanda astronomi gözlemleri de yapılıyordu. Yani bilim din içiçeydi. Ne zamanki dinle bilimi ayırdık, işte o zaman devlet gücü olarak da gerilemeye başladık!”
Sayfa 140Kitabı okudu
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Kitap Hakkında Yorum ve Alıntılar
Öncelikle kitabı çok beğendim. Kayahan Demir’in okuduğum ilk kitabıydı tabi ki son değil Konusuna gelirsen Yerebatan Sarnıcında düzenlenen etkinlikte olan bir cinayet ve etkinliğe davet edilmiş olan Dedektif Milas’ın cinayeti çözmesi. Yerebatan Sarnıcından Edirne Selimiye Camii’ye kadar uzanan koşuşturma, ipuçlarıyla merak uyandırıyor.
Mona Lisa Senfonisi
Mona Lisa SenfonisiKayahan Demir · Timaş Genç · 2023108 okunma
Helles Burnu Anıtı hk Atsız:
Batan gemisinden ölen neferine kadar savaşa ait her türlü teferruatı kaydeden bu abide hakikaten bir sanat eseri idi. Fakat bu, sanatın öyle hazin bir cepheden tecellisi idi ki burada bir şeref remzi olarak değil, en kanlı bir bozgun timsali olarak yükseliyordu.
Sayfa 29 - Ötüken NeşriyatKitabı okuyor
Sanat, kapsamı ve vizyonu en geniş sanat bile, bizedış dünyayı gerçekten gösteremez. Bize gösterdiği sadece kendi ruhumuzdur, gerçek idrakimiz olan yegane dünya. Sanat, sadece Sanat bizi kendimize gösterir.
Sayfa 19 - Can yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Kötü sanat, hiç olmamasından çok daha beterdir.
Sayfa 10 - Can yayınlarıKitabı okuyor
102 syf.
9/10 puan verdi
Kitabı beğendim okumanızı tavsiye ederim. Güzel şiirleri var.En beğendiğim şiir: SEN OL YA RABBİ Konuşmak bir sanat, susmak bir erdem. O'ndan (cc) bahsetmeli, her nefes her dem. Gün gelir kapanır, açılmaz perdem. Açınca gördüğüm, Sen ol Yâ Rabbi.
Her Güne Yeni Bir Şiir
Her Güne Yeni Bir ŞiirMutlu Kılıç · Armoni Yayıncılık · 202310 okunma
Beşeri sanat eserleri tanrısal sanatın taklitleridir" (Aitareya Brahmana, V1, 27; bkz. Platon, Yasalar, 667-669; Politika, 306 d, vs.)
Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; sanat, marifet, ittifak silahıyla cihad edeceğiz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.