İdam mahkûmunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yılı, sonsuza dek yaşamının, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. Yeter ki Yaşasın! yalnızca yaşasın! Aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! Bu nasıl gerçek! İnsan ne alçak yaratıkmış. Raskolnikov bir dakika kadar durup düşündü, sonra "bunun için insan alçak diyen de alçaktır! " diye ekledi.
Yalnızca var olmak ona her zaman az gelmiş, o hep daha fazlasını istemişti. Kendisini başkaları için söz konusu olmayacak birtakım haklara sahip bir insan gibi görmesinin nedeni de belki yalnızca isteklerindeki bu güçlülüktü.
Bu ölümde, hayatla ilgili en önemli şeyi, yani onun sona erişini ve başladığı kaynağa dönüşünü değil, yalnızca dağlıların üzerine atılıp onları kılıçtan geçiren yiğit, gözü pek bir subayı görüyorlardı.