Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sarp Yokuş, Çınar Ata.
Helal hayallerle yaşamak haram gerçeklerden her zaman daha evladır
Şerefi ve sadakatini ispat edip canına kıyan şanlı Adberilgen’in yanına gelen Mete Han eğilip toprağa dökülen kanını avuçlayıp öptü, yüzüne gözlerine sürdü, asil kan gözyaşlarına karıştı, yumruğunu havaya kaldırdı ve dağları titreten, Azrail’in nefesi gür sesiyle haykırdı: -Tanrı’nın erleri görklü bahadırlarım; dağları yıkarak yürüyün, ırmakların önünü kesin, bulutları ayaklarınızın altına alın, yeryüzünde fesat çıkaranları kıyamete kadar yok edin! Bu günden sonra kimse Kut’a ihanet etmesin! Kut, Türk’ü daha fazla özlemesin! Bahtsız babamı kara toprağa gömüp adımızı temizleyelim, emanetimizi teslim alalım! Tengri Biz Menen!
Reklam
Köhne Roma surları üzerinden “Tanrının Kırbacı” Atilla’nın muhteşem ordusunu gözetleyen Papa, ağlaşan krallara ecel çağıran sorular sormuştu: Bu Kut denen şey de nedir?” Karşımızda duran bu azametli millet nereden gelip üzerimize ölüm gibi çöktü? İnsanlara yaptığımız zulümler sebebiyle mi bu bela gelip bizi buldu? Ne ettik de Tanrı, Türkleri bize musallat etti? Bu sorular evvel zaman içinde gök kubbede nicedir yankılanıyordu. Binlerce yıldır Türk’ün önünde dağılan zalim ırkların son nefeslerinde hep “Tanrı’nın bu ırka verdiği Kut’un” o bilinmeziydi.
Dicle'de kaybolan koyunun hesabı sorulunca, Maveraünnehir'de kırık gönüller ufku gözlemeye başladı.
Duvarın tepesine çıktıktan sonra kimsecikler ona dokunmasa da sadece kendini hasım bilip, kendi bedeninin ağırlığından korkup oracıkta varlık yokluk savaşına girmişti. Eğer şimdi direnmez ve kendini bırakırsa ezel ve ebed, varlığı yok olacaktı. Çıktığı yeri değil sadece düşeceği yeri seyrediyordu. "Düşkün olmamak" için bütün bedenini duvara bağlamalı, tek bir nokta kalmayasıya orayla bütünleşmeliydi.
Kendisi bir Türk'tü ve burası kendi yurdu değildi. Vatanından çok uzaktı ama gurbette değildi. Tüm ömrünü sırrın sahibinin dizi dibinde geçirmiş gibi buralıydı. Bu yurtta el olunmaz, bu diyarda gurbet acısı çekilmezdi.
Reklam
Duvarın ardındaki evler, sokaklar sağlı sollu kenara çekilirken sokakların ardındaki çöl, ortadan ikiye ayrılıp "Haberci"ye yol verdi. Tüm dalgalar dondu, rüzgar nefesini tuttu. Dünya üzerinde ağlayan tüm emzikli bebeler, uykuya daldı. Secdesiz iblislerin tamamı, yüzlerini toprağa gömdü ve secdeye durdu. Kum saatinin kumları, havada asılı kaldı ve zaman durdu. Cehennemin üzerini, soğuk bir çiğ kapladı. Adem'den sonra "iki yüz yirmi dört bin vasiye uğrayan" geliyordu.
Karakeçinin, kara kılından, kara gecede dokunan kara keçe, ak günün ak ışığını beklerken örtülere bürünen Arslan Bab artık soğuktan titremekten helak olmuştu.
Bedeni olmadan duymak, bedeni olmadan yürümek tamamdı da şimdi bedeni olmadan nasıl konuşacaktı. Bekledi ses yoktu ki ses versin. Zamansız ve mekansız öylece bilmediği yerde asılı kaldı.
İnsanoğlunun da ilk çöreklendiği yer Kabil'in zayıf kalbiydi. Habil'in pak canı bu nifaka verdiğimiz ilk kurbandı, ilk şehitti.
Reklam
Yerin yurdun seni artık bağrına basmıyorsa gurbet, sıla yoluna düşmek farz olur. Gidilen yer ne kadar güzel ve yeni olsa da terk edilen vatan her zaman özlenen ve hasret çekilen ata yurdudur. Eski olup da sevilen yegane varlık vatandır.
Sayfa 118Kitabı okudu
Önümüzdeki dağın ardında yeryüzünün sonu gelmişse, başı görklü bir duvara çarparsak bizi düşman elinden kim ala? Bunca öksüz yetim ve dulun hamisi kim ola? Kendi gibi ulu göğünü üzerimize çökertmeyen Çalap, kut verdiğin yeryüzündeki gölgen, uluların kulaklarına kurşun mu döküldü? Devletli haşmetli Hakanların bizi bırakıp nere gittiler? Duy bizi artık Şimal Yıldızı ve Tanrı Dağları'nın sahibi.
Sayfa 120Kitabı okudu
Kimselerin canına malına, suyuna, kısrağına, toprağına kast etmeden verimli ve şen şakrak ovalarında barış içinde yaşarken "Doksan Dokuz Adlı" Tanrı'nın adamları sevdiklerini öldürmüş, yakalayabildiklerini yanlarına alıp gitmişlerdi. "Doksan Dokuz Adlı Tanrı'nın" sadece adını duymuş, nerede oturur, kimlere yoldaştır kimse kendilerine bir şey anlatmamıştı. "Bilmeden gökte oturan bu Tanrı'ya edepsizlik mi etmişlerdi? Bu belaları hak etmek için ne yaptık da bunlar başımıza geldi" diye hayıflandı durdu.
Sayfa 130Kitabı okudu
Şu an hiçbir dilde hiçbir dinden konuşacak bir laf yoktu. Susmak ve edepli şekilde beklemek en büyük hitaptı.
Sayfa 131Kitabı okudu
228 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.