Viktor Frankl'ın okuduğum ilk kitabı ve başucu kitaplarım arasında çoktan yerini aldı.Kitap üç bölümden oluşuyor: Toplama kambı deneyimleri, genel ilkeleri ile Logoterapi ve trajik bir iyimserlik tartışması.
İlk bölümde toplama kambı sakinlerine ilişkin geniş betimlemeler var.Acının göreceliliği, ruhsal ızdırabın fiziksel acıdan üstünlüğünü, yaşamda çoğu zaman es geçtiğimiz güzelliklerin ( gün batımını izlemek, sevdiklerimizle sohbet etmek, güzel bir müziği yüksek sesle dinlemek gibi) aslında ne kadar anlamlı olduğunu, bizden ruhsal özgürlüğümüz dışında hayattan her şeyin bir gün alınabileceğini, her şartta insan kalmanın ve buna uygun davranmanın bir tercih olduğunu bizlere gösteriyor. Yazara göre yemek, uyku gibi en temel ihtiyaçlardan ve bütün dünyasal hazlardan mahrum kalmak değildi toplama kambı sakinlerini öldüren.Geleceğe olan inancını yitirmek, her ne şekilde olursa olsun karar vermekten korkmak, yaşamda edilgen bir role itilmekti.Bütün bu ölümcül tuzaklardan ruhsal gücüyle çıkabilen mahkumları bekleyen deneyim ise Tanrı'dan başka hiçbir şeyden korkulmaması gerektiğiydi.
İkinci bölümde ise logoterapi ve temel ilkeleri anlatılmakta.Anlam anlayışımız, varoluşsal boşluğun yarattıkları, logoterapideki çelişik niyet, odak değiştirme gibi başlıklara değiniliyor.Üçüncü bölümde yazar iyimserliğin trajedi karşısında insanın en iyi potansiyelini ortaya çıkardığını vurguluyor.Özetle, kitap insanların neler yapabileceğini ve nelere katlanabileceğini göz önüne seriyor.
Acı çekmek hiç birimizin kaçamadığı bir duygu.Umarım hepimiz Dostyevski' nin deyimiyle geçtiğimiz acıya değeriz.