384 syf.
10/10 puan verdi
Alın kütüphanenizin en başına yerlestirin. Ben öyle yaptım. Doyduğum yerden doğduğum yere gittim. Çocukluğumdaki gibi avlulu evlere konuk oldum. Hapsedilmiş, yıllanmış dertlere dokundum. Belli olmazlıklar içinde gömülüp kalmış insanlarımızın gerçek dramlarını dinledim, hissettim. Sararmış yapraklarındaki her bir cümleyi delice ezberlemek istedim. Defalarca okudum okudukça dertlendim. " Halı bilirem emme dil bilemem beg " diyenlerin öyküsü. " He vallah ! Ben bilmez beg, çavuş bilir " diyenlerin öyküsü..Doğu'nun küskün yüzü gülsün, selam olsun.
Ezilen Doğu Doğu'da Kıtlık Var
Ezilen Doğu Doğu'da Kıtlık VarHalil Aytekin · Toplum Yayınları · 19653 okunma
416 syf.
7/10 puan verdi
·
27 günde okudu
Her türden, geniş ölçekli, sanat ve kültürü konu edinen günlük hissiyatı ile yazılmış denemeler diyebiliriz. Konuları, içeriği, derinliği ve dili etkileyici ancak çok öznel bir yanı var. Geniş kitlelerden ziyade meraklılarının peşinden gideceği bir seçim olur gibi. Bu "kitap" için bir eksiklik midir? Kesinlikle hayır.
Merak Cemiyeti Tutanakları
Merak Cemiyeti TutanaklarıEnis Batur · Alakarga Sanat Yayınları · 20135 okunma
Reklam
Cemal Safi
Var mı beni içinizde tanıyan? Yaşanmadan çözülmeyen sır benim. Kalmasa da şöhretimi duymayan, Kimliğimi tarif etmek zor benim... Bülbül benim lisanımla ötüştü. Bir gül için can evinden tutuştu. Yüreğine Toroslar'dan çığ düştü. Yangınımı söndürmedi kar benim... Niceler sultandı, kraldı, şahtı. Benimle değişti talihi bahtı, Yerle bir eylerim taç ile
Tespit 1) Hz. Muhammet’in doğum tarihi tartışma konusudur. Hindistanlı Müslüman ilim adamı Prof. Muhammed Hamidullah’ın araştırmalarına göre Hz. Muhammet’in doğum tarihi 12 Rebiülevvel (17 Haziran 569) idi. Mısırlı astronomi bilgini Mahmut Paşa el-Feleki ise yaptığı hesaplarda Hz. Muhammet’in doğum tarihini 9 Rebiülevvel (20 Nisan 571)
Tarık Tufan
Kayan her bir yıldıza selam durup, taş atan avuçlarını okşamalısın çocukların. Sonra Mekke’den gelen rüzgara yüz sürmelisin. Eski zamanlardan kalma selamlar doluşmalı koynuna… Taşın altındaki siyah adamın iniltilerine kulak kesilmelisin ve hayat her sabah yeniden yaratıldığında ,SEN yeniden ayaklarının altında kanayan yaralarını sarmalayıp yürümelisin… Dikbaşlı yürüyüşlerin olmalı… Her aşkı feda edebilecekmiş gibi duran çelik bir kalp taşıyormuş gibi asi, umarsız ve ifadesiz bakışlarla yürümelisin… Fakat hiç kimse bir yaprağa gözyaşı dökebilecek olmanı anlamamalı!
Dünyanın bütün tımarhaneleri bizim entelijansiyanın kafatası yanında birer aklı selim mihrakı. Cemiyet tek mit’e dayalı: Atatürk miti. Başka bağ yok. İmparatorluğun birbirine düşman etnik unsurlardan mürekkep yamalı bohçası dikiş yerlerinden ayrılalı beri biz kendi kendine düşman insanlar haline geldik. Mâzi yok, tarihimizi tanımıyoruz. Din ölüm yatağında. İnsanları bir araya getiren hiçbir ideoloji doğmadı. Nihayet dil de gitti elden. Türk milleti. Hangi millet? Milliyetçiyiz..Hangi milliyetçilik? Batı’nını en bedbaht, en sarsak, en hasta fikir adamı basubadelmevt hülyalarıyla avutabilir kendini. Kadirşinas bir el, gübre altında kalan inciyi asırlarca sonra insanlığın tefekkür gerdanlığına iliştirebilir. Dilin medeni memleketler argosundan çok daha büyük bir hızla değiştiği bir ülkede, yarım okka esrar içten bu kadar çılgınca bir hayale kaptıramaz kendini. Hangi “postérite”?...Bu millet on senede bir değişen hafızasız nesiller amalgamı… O halde? Tefekkürün her ülkede bir nevi “martyr” olduğu belki bir vakıa. Ama şehvet dolu bir “martyr”. Bir ideal için ipe çekilmek ölümlerin en güzeli. Nihayet manastır var Batı’da. Yaralanan insan köpek gibi sokağa terkedilemez.
Sayfa 108
Reklam
1.000 öğeden 211 ile 220 arasındakiler gösteriliyor.