Herkese olmuştur: Sana birini tanıştırırlar, ilk anda tuhaf bir şeyler hissedersin. Olumsuz bir şey olması şart değildir, sadece bir gariplik sezersin. O görüntünün arkasında başka şeylerin gizli olduğunu düşündüren, kişiliğini daha çekici kılan bir terslik. Ama sonra fikir değiştirirsin. Karşındaki kişi inanılır olmak, takındığı kişiliğe gerçekten sahip olduğunu göstermek için elinden geleni yapar. Hatta öyle bir noktaya gelirsin ki kendi kendine başlangıçta neden o tuhaf izlenim edindiğini sorarsın. Açıklanamaz bir şekilde tamamen içgüdüsel bir duygudur.
Sonra zaman geçer, o insanı tanımaya başlarsın, farklı durumlarda yaptıklarını görürsün. Hem eğlencede hem kolları sıvamak gerektiğinde. Hem her şey yolunda giderken hem sorun çıktığında. Ve her zaman içgüdünün haklı olduğu ortaya çıkar. Maskenin arkasında, daha karmaşık bir karakter gizlidir, seni hiç beklemediğin zevk ve düşünceleriyle, Dünya görüşüyle şaşırtır.
Kimi çıldırdığımı düşünebilir. Ama gerçek farklıdır. Gerçek, çılgınlık olmadan aşkın olmayacağı. Sadece çılgıncasına aşık olanlar, bir insanı sevmenin ne demek olduğunu bilir.
Birbiri için yaratılmış iki insanın karşılaşması o kadar güç ki! Dünya yanlış kişiye aşık olan, yalnız kalan, acı çeken, buruk gözyaşı döken mutsuz insanlarla dolu. Aşkın tadını bildiklerini sanırlar oysa sadece silik bir taklidini tatmışlardır.
Sen kırk yılda bir gibisin.
Sen içimdeki çocuğun sessiz çığlığı,
Sen içimdeki yaşlı adamın yalnızlığındaki görünmeyen yüzüsün.
Hiç yazılmamış ve belki de hiç yazılmayacak alın yazımsın,
Ve hiç yaşayamayacağım ikinci hayatımsın.
Sen ilksin…
İlk aşık olduğum, ilk çıktığım, ilk üzüldüğüm değilsin
Ama sadece ilksin.
Kimsin?
Nerden
Dış güzellik, basit bir kılıftan başka bir şey değildir; insanı dayanılmaz yapan enerjisi, bakışındaki büyü, gülümsemesindeki şakacılık, sıradan bir günü bir serüvene dönüştüren tılsımıdır.