Yaşlı bir şarkıya göre Okroma'nın çevresini saran ormanların sesini duyabilecek kimseler, yalnızca yanlarında ses getirmeden yürüyen kimselerdi. Ve insanların delirmesi için ormanın büyülü sesini bir kerecik duymaları yeterliydi.
"Üstat, burada Tanrı'dan çok konuşulduğunu duyuyoruz. Tanrı hakkında ne diyeceksin, kimdir o gerçekten?" Önlerinde ayağa kalktı, ne rüzgardan ne kasırgadan çekinen genç bir ağaç gibi durdu ve cevap verdi:
"Düşünün şimdi, arkadaşlarım ve canlar, hepinizin kalplerini içine alan bir kalp, hepinizin sevgilerini kapsayan bir sevgi düşünün; hepinizin ruhlarını sar malayan bir ruh, hepinizin seslerini toplayan bir ses ve hepinizin sessizliklerinden daha derin, zamandan kurtulmuş bir sessizlik düşünün.
Şimdi, varlığınızın bütünlüğünde, bütün güzel şeylerden daha büyüleyici bir güzellik, denizin ve ormanın şarkılarından daha engin bir şarkı algılamaya çalışın; bir ulu kişilik düşünün ki, onun tahtının yanın da Orion bir tabureden başka bir şey değildir; elinde bir asa tutar ki, Ülker yıldızları onun karşısında çiy damlalarının parıltısı olurlar ancak.
Siz yiyecek ve barınak, giysi ve dayanak aramakla yetindiniz hep; şimdi de, ne oklarınıza hedef olan ne de sizi doğal afetlerden koruyacak bir mağara olan Varlığı arayın.
Benim sözlerim sizin için hala kaya gibi duygusuz ve muamma olsalar da, siz yine de, kalpleriniz kırılıp sorularınız sizi insanların Tanrı adını verdikleri o en Yüce'nin sevgisine ve hikmetine ulaştırıncaya kadar aramaktan vazgeçmeyin."