"Her şeye üzülen ama, hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar".Amin Maalouf, Orta-Doğu insanını böyle tanımlar.
Şikayet eden bir insanın çözüm aradığını sanırsınız, Hayır! Bizde insanlar çözüm için değil, söylenmek için şikayet eder. 50 sene aynı şey anlatır, aynı gelir, aynı gider, En sonunda Tanrı bildiği gibi yapsın kaderi oymuş, Allahın işine karışılmaz deyip, tüm sorumluluğu tanrıya yüklemek..
Bir devleti hiçbir şey yenilik kadar rahatsız etmez. Değişiklik hep kötülüğe ve zorbalığa yol açar. Bir tek parça bozulunca düzeltilebilir. Her şeyin özündeki bozulma ve çürüme eğiliminin bizi ilkelerimizden uzaklaştırmasında karşı koyabiliriz; âmâ koca toplumu yeniden kalıba dökmeye, bu kadar büyük bir yapının temellerini değiştirmeye kalkmak, düzeltecek yerde silip süpürmek, ufak tefek kusurları toptan bir kargaşalıkla düzeltmek, hastalıkları ölümle iyi etmek kimselerin işidir. Dünyanın birden düzeleceği yoktur; âmâ insan kendini sıkan şey karşısında o kadar sabırsızdır ki, her ne pahasına olursa olsun ondan kurtulmak ister. Binlerce örnekte gösteriyor ki dünya böyle çabuk iyileşme olmadıkça, bir anda dertten kurtulması iyileşmesi demek değildir.”