Sevgili Günlük;
Bu defterde sana ikinci defa yer veriyorum. Aslında sana değil sitemim, duygularıma. Yüzleşmekten korktuğun her duygu bir gün seni kölesi haline getirir. Kölesi yapamamış her duygu bir gün bedenini terk edip gider. Bu yüzdendir duyguların insanların canına kıyabileceği kadar üstün olması.
Acının olayıdır, hissedilmek. Hissedilmek ister iliklerine kadar. Hissetmekten, deneyimlemekten kaçan her insan sonunu getirir. Deneyim, hayatı yaşamaya değer kılandır. Deneyimlememiş her insan mahrum kalmıştır. Hayatı mürekkepsiz tükenmez kalem gibi yaşamıştır. Elde bir kalem var ama bakın bakalım çalıştıracak güç nerde? Her deneyim kutsaldır hor görülemez.
Yaradan, bu deneyimi yaşamam için karşıma çıkardı seni. Çünkü en iyi senden öğrenebilirdim. Karşındakine, kendini değiştirebileceğine indandırmak aptallıktır, buna inanan daha da aptaldır. İnsan ancak kendini değiştirebilir o da arzu eder ve gayret gösterirse.
Bu hayatta yalan, söylenilmesi en kolay şeydir. Karşınızdaki size koşulsuz sevgi ve bir tutamda güven duyuyorsa şanslısınız! Ne yaparsanız yapın görmezden gelicek ve kendini kandırıp mutlu ettiği duyguya güvenerek size kollarını açacaktır. İnsanlar en fazla ne kadar acımasız olabilir? Karşındaki kişiye ne kadar rol oynayıp kandırabilir? Bir insan ne kadar daha göz yumabilir? Elbette ki bir gün perde kalkar. Perdenin arkasında kin ve öfke duyuyorsanız şanslısınız! Fakat keder ve parçalanmış bir sevgi kalmışsa ne acı. Parçaları toplayıp yine kendinizi kandırabiliceğinizi düşünmek zavallıca.
Beyler ve bayanlar oyun bitti, son perde tamamlandı. Geriye sadece alkışlayan seyirciler kaldı.