“İçimde bir yağmur sonbahardan çalınmış. Bir kaç eylül bir de sen senelerin ardında. Tarabya’da bir santur nihavende gömülmüş. Ümitlerim küçülür saçlarımın kırında. Bir kaç eylül bir de sen senelerin ardında...”
Çünkü bu şehir bir uyuşturucu! Buraya gelen öyle bir uyuşuyor ki nasıl bir cehennemde yaşadığının farkında bile değil! İstanbullu dediğin aslında bir bağımlı! Sırf İstanbul'da yaşayabilmek için her gün kendini satan bir zavallı!
Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir acımız yok, ne büyük savaşı ne de büyük buhranı yaşadık. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. Ve bunalımımız kendi hayatlarımız.
Chuck Palahniuk
Kelimelerin insanı heyecanlandırdığı zamanlar da vardır, bilirim. Merhaba der biri, seni dinler, hayatını. Sonra kendi hayatını anlatır, ben dinlerim ve böylece birbirimizin gözünden birbirimizin hayatlarını görürürüz.
Gerçeği aramaya o kadar odaklandık ki, gerçekte ne kadar az kişinin onu bulmamızı istediğini görmedik. Fakat görsek de görmesek de tercih etsek de etmesek de gerçek hep orada. Gerçek ideolojilerimizi, inançlarımızı, ihtiyaç ve isteklerimizi umursamaz. Her zaman pusuda bekler ve sonunda hiç beklemediğin bir zamanda karşına çıkıverir. Bir zamanlar gerçeğin bedelinden korkuyordum. Şİmdi ise sadece şunu soruyorum, yalanların bedeli nedir?
Hristiyanlık ve Nazizm gibi dinler, milyonlarca insanı sadece nefret yüzünden öldürdüler, kapitalizmse milyonlarca insanı açgözlülükle karışık umursamazlıkla öldürdü.