Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Kapıyı açan ihtiyar bir kadına, "Yukarıda ağlayan kim?" diye sorunca kadın eve daima gelen misafirlerden olduğunu sanarak, "Ah, sorma! Efendi vefat etti," cevabını verdiği esnalarda cenaze için gelenlere, "Bırakın şu biçareyi! Asıl ölen benim. Beni defnedin!" diyordu.
Sayfa 72 - CelalKitabı okudu
“Beklemek neyi beklediğini bilmeden; gün günü ay ayı kovalarken, beklemek bir vaktin doluşunu.” – Sezai Karakoç
Reklam
Müslüman,İslamı öyle sağ ve diri yaşa ki,seni öldürmeye gelen sen de dirilsin…
"İslâm ruhunda ise, iş sahibi de işçisi gibi bir işçidir."
Verim, sadece maddî değil, ondan kopmaz bir şekilde mânevîdir de. Fabrika, işyeri, dükkân, mescidin bir uzantısıdır müslüman için. Kapitalizmin patronluk ruhu, onun için Tanrıya ortak koşmanın bir marjıdır. İslâm ruhunda ise, iş sahibi de işçisi gibi bir işçidir. Kârı sınırlı olacaktır. Kazancını israf edemez, istediği gibi tüketemez. Kazancı, mülkü, sermayesi, ona Allah'ın bir emanetidir. O, emanete ihanet etmez. Devletin veya Toplumun yetkili kurumlarının çizdiği genel ve dinamik ekonomi tablo ve perspektifinde, yararlı yerini alacaktır. Toplumun bütün kişileri gibi, ekonominin genel ilerleyiş rotasını izleyecek, temposuna uyacak, gidişine ayak uyduracaktır. Kendi çıkarını, Toplumun ve öbür kişilerin çıkarında görecektir. Toplumun genel çıkarını baltalayıcı davranışlardan kaçınacaktır. "Her şey Allah içindir." fikrinden bir an için ayrılmamaya çalışacaktır. Böylece, ekonomik yapı, dev bir ağ haline gelecektir. Bu ağ da kültür ağıyla bütünleşecektir. Kültürsüz ekonomi, ekonomisiz kültür düşünülemez. İnançsız, ahlâksız kültür ve ekonomi düşünülemediği gibi.
Sayfa 55 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
İslâmda tekelci özel sektör kapitalizmine de yer yoktur.
İslâm ekonomisinde, kişinin hür teşebbüs yetisini körelten devletçiliğe yer olmadığı gibi, tröstlerin doğumuna sebep olan tekelci özel sektör kapitalizmine de yer yoktur. Öldürücü rekabet, yalana dayalı reklamcılık, devleti içten zapteden kapital saltanatına olduğu gibi, kişiyi, devletin, bir partinin, dolayısıyla bir grup insanın kölesi haline getiren, aşksız şevksiz bürokrasinin ağında çürüten, propogandanın uşağı haline getiren, proleterya adına iliştirilerek insanı makinanın bir vidası mesabesine indiren, madde gibi, robot gibi, kompitür gibi kullanan, ona daha çok istatistiki açıdan bakan, onu insanlık onurundan yoksun eden, insanlığı hayvan sürüsü gibi düzenlemeyi ve sömürmeyi hedef alan ve planlayan komünizme de ruhuyla sonsuzca uzaktır islâmın ekonomik düzeni.
Sayfa 54 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
Reklam
Tembellik, nefsin yatağıdır...
Diriliş eri çalışkandır. Tembellik, nefsin yatağıdır, onun için. Baştan sona, Diriliş Toplumu, çalışkanlık esası üzerine, inceleme ve ilim aşkına bina edilmiştir. Eşya ve tabiatı inceleyerek ve onu Hakikat Medeniyetinin sürekli ilerleyiş laboratuvarının, fabrikasının, çiftliğinin en entansif tarımcılığının, ağır sanayiin materyali yaparak, yaradılış sebebi olan Allah'a tapma mutluluğuna surlar ve kaleler hazırlamış olur.
Sayfa 54 - Diriliş yayınları, 47. Baskı
insanın çaresizlik ve acı içinde kaldığı ilk anlarda bütün varlıklardan imdat umduğu, esen rüzgardan, geçen bulutlardan bir teselli haberi beklediği gibi bu gencin de, en küçük şeylere kadar, bütün ses ve hareketler dikkatini çekiyor, sonra da kederini arttırıyordu.
Nefrete neden olması gereken olayların sevgiyi öldürememesi ne acıdır!
İnsan hep kendi yaradılış sırrını aradı çocuk nasıl varolduğunu araştırırsa insan da öylece kendi yaratıcısını aradı. O’na teslim oldu veya başkaldırdıysa yine O’na başkaldırdı fakat hep O’na dönük oldu.
Reklam
insan bu dünyayı aşarak öteki dünyanın sırlarına ermeye çalışır
Yüksel şereflerden bir kere daha , ey 20. yüzyıl akşamlarında bir âhir zaman havarisi gibi gelen kutlu orucun akşam ezanı. Yüksel bir kere daha ey âhir zaman ezanı.
"Neyse ki yarın var /Umutların en sevdiği gün ."(Sezai karakoç)
"Ben kandan elbiseler giydim. Senin haberin var mı"
Birkaç gündür dilime dolandı bu dizeler... Vardır bir hikmeti diyerek düşünmeye başladım. Hikmeti idrak etmeyi kolaylaştırmak için de şiirin hikayesi kapı araladı bana. Aşağıdaki satırlar, üstadın, "Hatıralar II"de kaleme aldığı şiire ilham veren olay. "6 Ocak 1959. Sabah saat 10. İki arkadaşıma Babıalî Caddesi'ndeki Meserret Kıraathanesi'nde randevu vermiştim. Meğer ölüme randevu vermişim. Ama kaderimizde o gün ölümümüz olmadığından kurtulmuştuk. Olay, "Sirkeci infilâkı/Sirkeci Faciası" diye anılan olaydır. Ne olmuştu? Bir gün sonra gazetelerde okuduk. Hürriyet "Sirkeci havaya uçtu" diye manşet atmıştı. İnfilakta 40 kişi ölmüştü. Birçok da yaralı vardı. Gazetelerde hafif yaralılar arasında benim de adım çıkmıştı. O olay üzerine yazdığım "Ben Kandan Elbiseler Giydim. Hiç Değiştirsinler İstemezdim." isimli şiir, Sirkeci İnfilâkı, ölüm ve annemin hatırası arasında çağrışımlarla ilgi kuran bir şiirdir. " *** Kendinden birşeyler kattın Güzelleştirdin ölümü de Ellerinin içiyle aydınlattın Ölüm ne demektir anladım Yer değiştiren ben değildim Farklılaşan sendin Sendin bana gelen aynalarla Sendin bana gelen sendin Artık ölebilirdim Bütün İstanbul şahidim Ben kandan elbiseler giydim Bundan senin haberin var mı youtu.be/4jqTFcouVFc?si=...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.