Bazen yeniden başlayabilmek için çökmek gerekir. Nedeni belli belirsiz yola devam edemezsin. Oksijen yetmez nefes almana. İçindeki sıkıntı fetheder her şeyini. Tamam dersin benden bu kadar. Yakarsın sana ait olmayan bir dal sigarayı. Son nefesine kadar içine çekersin. Senlik hareketler değildir ama pes etmek de senlik değildi.
Dön de bak arkana. Yürüdüğün yola, sürünerek çıktığın yokuşlara, yuvarlanarak indiğin uçurumlara. Yaraların henüz yeni kabuk bağlamışken düz yolda bırakamazsın. Olmaz.
Son nefesi üfleyip attıktan sonra o yalnız bir dal sigarının izmaritini, kaldır başını ellerini doladığın yaralı dizlerinden. Belki başladığın kuvvetle ilerleyemeyeceksin ama tecrübelisin. Bilmiyorsun belki önündeki yolları ama çukurda yada bir tümsekte yaralanmadan geçmeyi öğrendin. Ne demiş Hume: ”Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?”
Parlayan güneşi hisset ve bas üstüne izmaritin. Yaşamayacaksak bu hayatı, yürümeyeceksen bu yolu ne manası var ki cezasını çekmenin diğer tarafta?