"Bana ne getirdin?" diye sordu.
"Sen bana ne getirdin?" diye karşılık verdim.
Sırıttı. "Armut olduğunu zanneden bir elmam var," diyerek onu gösterdi. "Ve kedi olduğunu sanan bir ekmeğim. Bir de marul olduğunu sanan bir marulum."
"Demek ki akıllı bir marulmuş."
"Hiç de bile," diye nazikçe homurdandı. "Akıllı bir şey hiç kendini marul zanneder mi?"
"Bir marul olduğu zaman bile mi?" diye sordum.
"Özellikle o zaman," dedi Auri. "Marul olmak yeterince kötü zaten. Bir de öyle olduğunu düşünmek ne feci."
Maalesef okuduğum en sıkıcı kitaplardan bir tanesiydi. Çılgın BKM indirimleri sırasında, arka kapağı ilgi çekici olduğu için aldığım bir kitaptı. Ama arkadaşlar bu nedir. Kitapta hiçbir olay, hiçbir duygu, hiçbir karakter derinliği yok. Ayrıca arka kapak yazısında bahsedildiği gibi "Hayatını mahvedecek o büyük sır" diye bir şey asla ama asla yok. Zaten evleneceği adama ve çevresindekilere anlattığı ve hakkında BELGESEL çektiği bir olay nasıl bir sır olabilir. Ben mi bir detay kaçırdım, okumayı unuttuğum bir 100 sayfa mı vardı da bu sır orada anlatılıyordu inanın bilmiyorum.
Hakkında uzun uzun yorum yapma gereği bile duyamadım. Bu kitabın amerikada sevilmesini bir şekilde anlayabiliyorum. Zorbalık ve okul saldırıları eminim oradaki pekçok insanın empati kurduğu bir olaydır ama bu kadar yüzeysel bir kurguyla asla beni etkileyemedi. Koca kitap bir saçmalıktan ibaret.
Anadilinde okuduğum için kendimi şanslı saydığım bir kitaptı. Nedendir bilmiyorum okurken sürekli bu kitabın çevirisinin çok yavan olacağını düşündüm.
Kitap daha ilk sayfadan, hatta ilk cümleden ilgi çekici bir şekilde başlıyor ve aynı şekilde akıp gidiyor. Yıllardır namını duyduğum kitap, bütün beklentileri eksiksiz bir şekilde karşılıyor. Gerçekten harika bir kurgu ve yazım dili. Söylenen, yazılan bütün övgüler az bile olabilir. Yazardan okuduğum ilk kitap oldu ve gözümde bambaşka bir seviyeye yerleşti hemen.
Kitap, barındırdığı bütün hikayelerle eşsiz bir bütünlük içinde. Yapboz parçası gibi okuduğumuz bütün hayatları, bazen büyük bir olay için bazense tek bir cümle için okuduk ve hepsi yerli yerine oturdu.
Etkisi geçtiğinde, hakkında çok daha fazla düşünüp yazmak istediğim özel bir kitap oldu. Alın okuyun efendim.
İthaki'den okuduğum en kötü metin gerçekten. Bütün kitabın sağlam bir editörün elinden geçmesi gerek. İngilizcede mantıklı olan ama Türkçeye dönünce anlamsız gözüken bir sürü kalıp vardı, zaman kipleri sürekli kaymıştı ve bazı cümlelerde aynı kelime hem başta hem sonda vardı. Çeviri yaparken gözden kaçsa da editörün düzeltmesi gerektiğini düşünüyorum, kitaptan alınan keyfi bir hayli düşürüyor.
Bunun dışında genel olarak insanı çok etkileyen kitaplardan bir tanesi değildi ama sonlara doğru çıkan olaylarla kurgusunun çok iyi işlenmiş olduğunu gösterdi. Kolay okunan ve merak unsurunu ufak ufak salan bir kitap kendisi. Benim dönem dönem okumaktan keyif aldığım bir konu bu. Yıllar önce kötü şartlarda ayrıldığı kasabaya geri dönüp gizemli işlere karışma hikayesi. Karakterin duygu durumu, depresyonu, anksiyetesi gibi detaylar da güzel verilmişti. Elinize geçerse bir şans verebilirsiniz.