"Toplumdaki şiddetli bozuklukların temel sebeplerinden biri, herkesin kendi hayatını düzenlemeye çalışması ama kimsenin daha iyi bir yaşam düzeni inşa etmeye gayret göstermemesidir."
Kitab-ı Mukaddes'te Musa'nın Yahudi halkının önderi olmadan önce Sina Dağı'nın etrafında koyunları otlatırken bir çalın alevlendiğini ama yanıp tükenmediğini gördüğünü anlatan bir hikâye vardır.
Hikâyeye göre Musa neyin yandığını anlamak için çalıya yaklaşırken aniden bir ses duyar.
"Ayakkabılarını çıkar, çünkü bastığın yer kutsal topraktır."
Bu hikaye büyük ve önemli bir işe girişen insanlar ve uluslar için derin bir anlama sahiptir. Hikâye şöyle diyor:
"Asla kirli ayaklar ve kirli ellerle büyük, kutsal, temiz bir işe girişmeyin. Ciddi ve büyük işlere gerekli hazırlıklar başlanmalıdır."
Ancak küçük çocuklar ve olgunlaşmamış erkeklerde görüldüğü üzere yetişkinleri takdir etme arzuları onların eksiklikleri, hatta kötü alışkanlıklarıyla başlarlar(…) Gelişmemiş kültürel ve zihinsel olarak olgunlaşmamış halklarda da hep böyledir(...) Onların kötü taraflarının kötü kopyaları gibidirler.
-Neden herkes İngiliz kumaşı, Hollanda balığı, İrlanda koyunu, Fransız şarabı, Danimarka yağı, Brüksel danteli, Rus derisi, İsveç kartonu ve kibritlerini takdir eder?
-Çünkü en iyi oralarda üretilirler.
-Ülkemizde de bunun için çabalayın.
Yalnızca ölüm karşısında saygıdan çok korku duyan bir korkak, bedeninin zamanla bir otun, taşın ya da kurbağanın içinde yaşayacak olmasıyla teselli olabilir.
Hayat can sıkıcı bir tuzaktır. Düşünen bir insan olgunluğa eriştiğinde ve tam bir bilinç kazandığında kendini istençsiz olarak sanki çıkışı olmayan bir tuzağın içindeymiş gibi hisseder.