Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Kuzey cephesinde bulunan Refet Paşa, İkinci İnönü Savaşı’ndan sonra Batı cephesinde İsmet Paşa’ya iltihak etmişti. Refet Paşa daima birleşmeye taraftar, hiçbir şahsî ihtirası olmayan bir adamdı. Bundan sonra, Millî Müdafaa Vekili oldu. Ordu şimdi gruplara ayrılmıştı. Her grup üç fırkalıydı ve İsmet Paşa da hepsinin başında kumandandı. Türk ordusunun bu çetin savaş günlerinde, köylerde çok yardıma ihtiyacı vardı. Bu yardımı da sade Ankara’da bulunan Hilâl-i Ahmer’den görebiliyordu. Bunu Ankara kadınları hazırlamışlardı. Ankara kadınları beni bu işin başına geçirmek istedilerse de, ben sade bir aza olmakla yetindim. Çünkü hâlâ sıtma nöbetleri geçirmekteydim. Bu aralık, İstanbul ile Ankara kadınları arasındaki farkı da görüyordum. Ankara’daki İstanbul kadınları, umumiyetle, memur ya da mebus karısı idiler, iyi tahsil görmüş, modern ve her işe atılmaya hazır kimselerdi. Ankara kadınları İstanbullulardan uzak duruyorlardı. Anadolu kadınlarının çekingenliği belki tahsilleri olmadığından ileri geliyordu. İstanbul kadınları ise, şuuraltı bir yükseklik duygusu taşıyorlardı. Bunlardan bir tanesi bir istisnaydı. Kendisi Cemal Bey adında bir adamın karısıymış. Güzel, alçakgönüllü bir kadındı, herkesin yardımına koşardı. Kendisi duldu. Ankara’da yerleşmişti. Bütün Ankara kadınlarının sevdiği diğer bir kadın da Miralay Nuri Bey’in karısıydı. O, Hilâl-i Ahmer’in başındaydı.
Reklam
576 syf.
10/10 puan verdi
·
14 günde okudu
İyi insanlar Atlarına atlayıp gitmeseler mi?
Serinin ilk kitabı. Demirciler Çarşısı cinayeti. Çukurova, betimlemeler, Sarı sıcak yağmurlar, pürenler, çam kokusu, insanı deli eden sıtma eden sıcaklar. Her bir yerinde bataklığı olan sıcacık Çukurova toprakları. Yaşar Kemal'in tabiriyle bire bin veren topraklar. Bir çok yoksul insanın ekmek teknesi.. pamuk tarlaları.
Demirciler Çarşısı Cinayeti
Demirciler Çarşısı CinayetiYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20192,470 okunma
Hep bir hayret halinde değil midir âşık? Şaşkınlık değil midir aşk? Yeryüzüne öykünür âşık, gökyüzüne vurulur, sonra perde aralanır, onların Malik'ine, şeyhlerin Halik'ine, mülkün gerçek sahibine tutulur. Sıtma olmuş gibi titrer, titrer de ölmeden ölümü hisseder.
Fizyolojik bir rahatsızlığım yoktu, kronik sıtma dışında. Ama zaten hayatın kendisi de fizyolojik değildi. Biz insanlar öyle olmasını istemiştik! Anlaşılması daha kolay olsun diye…
Salgınlar
Sıtma ve sarıhummanın yanı sıra tropik Afrika Hindistan güneydoğu Asya ve Yeni Gine'deki başka hastalıklar Avrupalıların tropik bölgelerde sömürge kurmalarının güçleştiren en büyük engeller olmuşlardır.
Sayfa 83 - PegasusKitabı okuyor
Reklam
“Sinek olacak... Sıtma olacak... Mademki milli mahsuldur! Mecburen olacak. Olacak…Her şey olacak. Gül dikensiz olmaz. Çorbayı bile üflemeden içemezsin."
Sayfa 33
Allah'ım biraz konuşabilir miyim bağışla Konuşuyorsun sen, duymuyorum ben ah bağışla Ben de konuştum çok, çoğu boş, boşlukları doldurdum Yarım kalmış bir çay gibi soğuttum kendimi, İçime şeker attın, tatlanmadım yine Seni anlayamadım, tişört yazıları, sokak isimleri, Plaka harfleri, medet umdum tümünden, bir tıkız idrakle tıkandım, Yağmurları
Tutkularının ta­rihte kök salmadıkları aşikardı; tutkuları, sıtma dolu balçığa gömülü köylerinden dışarı çıkmıyor, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki evlerin ortasında ge­lişip gidiyordu. Gündelik yiyeceğin ve paranın ivediliği ve sefaleti vardı bu tutkularda. Kibarlık budalalarının şekilciliğine bürünüp kendilerini gösteren bu tutku­lar, küçük ruhların ve ıssız toprakların dar dünyasında kabardıkça kabarıyorlardı;dul kadının ocağında çalı çırpının zayıf ateşi üzerinde homurdanıp ıslık çala çala kaynayan toprak tencerenin kapağını zorlayan buhar gibiydiler.
Kendi şişkin cüzdanımın ve başka insanların insanlıkla bağdaşmaz yoksulluklarının daha az bilincinde olmak. Sıtma ve bağırsak kurtları okyanusunda kendi kusursuz sağlığımın, açlıktan ölen bebekler okyanusunda benim korunmalı cinsel eğlencemin daha az farkında olmak.
Sayfa 292 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ama sevginin zamanla ne olduğunu bilirim. Türlü örnekleriyle gördüm nasıl sönüyor Sevginin ateşi, pırıltılar, Bir şey var sevginin alevleri içinde Kendi kendini yiyen bir fitil, bir kömür var. İlk hızını bir daha bulamıyor sevgi. İyilik bile bir sıtma ateşi gibi yükselip Kendi aşırılığıyla öldürür kendini. Hemen yapmalıyız ne yapmak istiyorsak. Çünkü isteklerimiz değişebilir, Düşer, duraklar eller, diller, rastlantılar önünde. Araya zaman girdi mi, can attığımız sey Bir ah çekmeye, sıkıntılı bir iç boşaltmaya döner.
"Büyük harbin son yılındayız. Siper siper üstüne, şehir şehir üstüne devrilerek, İmparatorluk, çölde vurulmuş bir kervan gibi göçüyor. Aç sınır, aç köye dönüyor. İstanbul, korkudan, sıtma gibi sararmıştır. Harp zengini ile biraz parası olan akıllı Türk altın ve pasaport peşinde koşuyor: Türk kâğıdından ve Türk toprağından kurtulmak, hepsinin kaygusu bu... Altın, pasaport ve İsviçre!"
Cenab-ı Peygamber sıtma hastalığında deve idrarını ilaç olarak vermiş ve hasta iyileşmişti.
Sayfa 132
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.