Victor Hugo, gençlik yıllarında şahit olduğu bir olaydan etkilenerek bu kitabı yazmıştır. Yaşadığı dönemin -acımasız bulduğu- sistemine ve empati yeteneğinden yoksun olduğunu düşündüğü halka...
Sahi kaçımız bir idam mahkumu olduğumuzu düşündük ki ? Ya da çok sevdiğimiz birinin idam edilişine şahit olduk ? Bunu hayal etmek sandığımın bir tık üstüymüş... Bu incelemeyi kitabın son sözünün bulunduğu saatte yazıyorum.
Ben bu kitabı okurken çok sevdiğim birinin bu cezayı almış olduğunu düşünerek kitaba başladım. Bu da bende yazarın istediğinden biraz daha fazla empati uyandırdı. 6 hafta boyunca öleceği günü bekledi. Yani 6 hafta her gün öldü. Bir insan o durumdayken nasıl bir psikolojide olurdu diye düşünüyordum. Çevresinde bulunan diğer karakterlerin psikolojisine kadar inebilmiştim okurken. Kitabın başında sakinliğini koruyordu, sonlara doğru onu delirten şey ümitti. Her insan bir şansı hak etmez miydi ? Ne şekilde, nerede, saat kaçta öleceğini bilseydin bugün nasıl yaşardın ?Neden merhamet yaratıcıdan değil de onun gibi bir kuldan dileniyordu ? Onun gibi kusurlu bir insan onun canını alabiliyordu. Yoksa bu öteki tarafta azabını dindirecek miydi ? gibi sorularla kafam dağıldı. Hatta sonlara doğru kulağımda çınlama bile duymuştum... Onunla birlikte ceza hükmü giydim, 6 hafta (42 gün) düşüncelerine şahit oldum, gördüğü her şeyi gördüm, düşüncelerini duydum ve ölümün son rıhtımına çıktım.
Yaşamın da ölümün de hayırlısını dileyerek kitabın kapağını kapattım, İyi okumalar