Bu kitabı anlatmaya nasıl başlayacağımı açıkcası bilemiyorum. Bahsetmek istediğim ilk şey sanırım ne kadar zekice yazıldığı. Olayların sadece ikinci bir boyutu yok. Görünenin aksine çözümler ne kadar mantıklı görünsede daha mantıklı bir açıklama her zaman var. Kitabın başlarında usülü yüzünden ve Sherlock Holmessü anlatımı nedeniyle kendi kendime bir daha okumamaya karar verdiğim yazar kitabın ilerleyen sürecinde beni tekrar kazandı.
Klasik polisiye romanlarındaki şato, müfettiş, hizmetçiler, kahya karmaşık bir aşk hikayesi vb. ögeler bu romanda da mevcut. Ancak olay örgüsü olarak diğerlerinden ayrılıyor. Tek bir olayın ardından toplanan deliller, sorgularla çözülen bir vaka yerine ilk olay çözülmeye çalışırken devam eden olaylar ile hikaye zenginleştirilmiş.
Yüzeysel olarak konumuz: Bir cinayet, Cinayetin işlendiği sarı oda ise tamamen kilitli. Cinayet sırasında bütün giriş çıkışlar kapalı olmasına rağmen yakalanamayan bir katil.
Ana karakterimiz Joseph Rouletabille, aklını doğru kulanarak mantığını dış delillerle destekleyerek çözüme ulaşıyor. Rouletabille roman boyunca kişiliği gereğince dünyayla dalga geçiyor ve bir süre sonra şunu farkediyorsunuz, sizinle de dalga geçiliyor.
Genel olarak roman hakikatin arkasında daha büyük bir hakikat bulunduğunu anlatıyor. Bunu yaparken de Rouletabille ve tek dostu avukat Sainclair (Sherlock Holmes'e benzetmemim nedeni, büyük olarak bu karakterin Watson tiplemesiyle aynı işlevi paylaşması) görünen delilleri mantık ile eriterek yazara yardımcı oluyor.
