Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Semra Dönmez

Semra Dönmez
@smrdnmz
Lisans
Sofya
İstanbul
25 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
“Bozkırda gelincikler, papatyalar, balbademler arasında çoğaldı ayrık otları. Güçlü kökleri sevimsiz. Rüzgârdan, güneşten, yağmurdan tedirgin olmadan yayıldılar bozkıra. Gelinciklere, papatyalara, kır çiçeklerine hep daha dar, hep daha az toprak bırakarak. Daha nazlı, daha seçici, daha çelimsiz bütün otları yenerek. Çirkin, zararlı, amansız o kadar da. Hak edilmiş zorbalıkla. Yayıldılar. Çoğaldılar ayrık otları, göze batmadan, güvenli.”
Reklam
“Bayramımsın. Düşlerimde sana gittiğim zamanlar saçlarında çiçekler oluyor. Çiçeklemek istiyorum saçlarını. Hangileriyle bilmiyorum. Hiçbiri yeterince tatlı ve sade değil ki. Hangi mayıstan koparmalıyım onları? Ama şimdi başında bir çelenk ya da taçla dolaştığına, hep böyle olduğuna inanıyorum. Hiç başka görmedim seni. Sana yakarabileceğimden başka hiç bilmedim seni. Buyruk nasıl kraliçeninse öyle seninim, ama zengin edemem seni. En ufak, en soylu yıldız bile nasıl geceninse, onu ayırt etmeyen, ışığını bilmeyen geceninse öyle seninim!”
“Benim berrak suyum. Nasıl sadık olmak istiyorum sana. Sende olmayan hiçbir göğü, hiçbir güneşi, hiçbir çiçeği görmek istemiyorum. Sende görmek istiyorum hepsini. Senin göğe bakmanla her şey güzellenip büyüleniyor. Senin kıyındaki çiçek, -her şeyi sensiz görmek zorunda olduğum zamanlardan biliyorum- yalnız ve donuk yoksunlukta titrerken iyiliğinde ışıklanıverir, küçük başı göğe ulaşır sanki; senin derinliğinde yeniden ışıklanan göğe. Senin kıyına tozlu ve donuk gelen güneş ışığı ruhunun yıkanık denizinde temizlenir, binleşip ışır. Yıkanık suyum benim. Evreni senden görmek istiyorum. O zaman gördüğüm evren değil sensin çünkü, yalnızca sen, sen sen!”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Asıl öğrenmem gerekenin şu kitapta olmadığını biliyorum. Okumak. Doldurmak boşlukları. Ama boşluklar rastgele açılmış asfalt delikleri değil ki. Rastgele zift dökerek kapayasın. Şimdi, kendi yalanlarımı, dar sokaklarımı, korkaklığımı, tembelliğimi, bereketli bir patlamadan çok düzelmeyecek bir kambura doğru gelişen sıkıntımı, yalnızlığımı, beceriksizliğimi tanımadan, tanıyıp da üstüne üstüne gitmeden, bu kitabı okumamın yararı var mı?”
“Kimsenin anlamaya kalkışmadığı Ve yakınılmayacak kadar acı bir şey Her şeyin bizden uzaklaşıp gitmesi, Ve daha önce bir çocuğun olan benliğimin, Hiç kimse karışmadan, Bir sokak köpeği kadar bana yabancı olması.”
Reklam
“Bu adamlar mezar taşlarını bile garantiye alırlar. Hayırsever kişi diye kendilerini yutturdukları saf insanların hayır dualarına inanmaz onlar. Onların minnetine bırakmazlar mezar taşlarını. Herife bak, karısıyla anasını karpuz gibi koltuğu arasına sıkıştırmış! Bu adamlar sözde hayır işlerler karpuz taşıyarak. Hayır işledikleri kişiler koltukları altına sıkıştırdıkları karpuz gibidir onlar için, sonra kesip yenecek. Hangi ahmak, bir insanın karpuzu sırf karpuza hayır işlemek için taşıdığına inanır? Ama senin kafandakiler, kesilmek için taşındığınızı anlamazsınız bir türlü.”
“Kadın her şeyi anlıyor gibi, her şeyi hoşgörüyor gibi; keşke öyle olmasaydı, sövseydi, aşağılasaydı onu, kovsaydı. Memet bu hikâyeyi, sonradan kadının bayağılığıyla tamamlasaydı. Birleşmesi söz konusu olmayan farklı düzeylerin kandırıcı hikâyesiyle. Ama kadın onu okşadı, çocuk sever gibi sevdi, hain bir anlayışla: -Sen iyisi mi yarın gel. Sabah ondan önce, daha çok vaktim olur. Şimdi bekleyen müşteriler var.”
“Ansızın sarıldı Elâ’ya. ‘Ben seni o keşişin Tanrı’sını sevmesi gibi seviyorum.’”
“Ama, ya her yalanın gizlediği doğru? Ya her yalanın dönüşebileceği doğru? Her yalanın belki de doğru olabileceğini bilmenin korkusu?”
“Elâ da bütün anaların, aynı şeylere kızdıklarını, aynı şeyleri söylediklerini sanıyordu; çünkü doğruydu onlar, gerçekti, kesindi. Bütün çocuklar gibi, anasınca konan yasakların, dünyanın yasakları olduğunu sanıyordu, Tanrı yasakları olduğunu. Aynaya, göğüslerinin nice büyüdüğünü anlamak için bakarken yakalanmak, doktorculuk oynarken yakalanmak, bütün çocuklar için aynı önemde suçlardır sanıyordu. Bütün çocukların aynı suçlardan korktuklarını, bütün çocukların aynı büyüklerden, aynı şeyleri önemseyen büyüklerden korktuklarını.”
Reklam
“Çocukken benim için lüks, kürk mantolar, uzun elbiseler ve deniz kıyısındaki villalardı. Daha sonra, bunun entelektüel bir yaşam sürmek olduğuna inandım. Şimdi bana öyle geliyor ki lüks aynı zamanda, bir erkeğe ya da bir kadına olan tutkuyu yaşayabilmektir.”
“Bunu ‘hak etmiş’ ya da ‘hak etmemiş’ olmasının kuşkusuz hiçbir önemi yok. Ve tüm bunların bana başka bir kadınmışım gibi yabancı gelmeye başlaması şunu hiç değiştirmiyor: Onun sayesinde, beni bu başka kadından ayıran sınıra, kimi zaman bu sınırı aşmayı düşünecek kadar yaklaştım. Zamanı tüm bedenimle bir başka türlü ölçtüm. İnsanın neler yapabileceğini, hem de her şeyi yapabileceğini keşfettim. Kendim de onlara başvurana kadar başkalarında çılgınca bulduğum yüce ya da ölümcül arzular, onursuzluk, inançlar ve davranışlar. Farkında olmadan, o beni dünyaya daha çok bağladı.”
“Bu süre zarfında tüm düşüncelerim, tüm eylemlerim öncekilerin bir tekrarıydı. Şimdiyi, yeniden mutluluğa açık bir geçmiş olmaya zorlamak istiyordum.”
“Bu ilişkide benim için kronoloji yoktu; sadece onun varlığını ya da yokluğunu biliyordum. ‘Her zaman’ ile ‘bir gün’ arasında durmadan gidip gelen bir tutkunun işaretlerini biriktiriyorum, bu envanter söz konusu tutkunun gerçekliğine ulaşmamı sağlayacakmış gibi. Doğal olarak, burada olayların sıralanışında ve betimlenişinde, o anda deneyimlemenin değil de bir şeyleri yaşadıktan sonra başkalarına ya da kendine anlatmanın yolu olan ironi ya da alay yok.”
“Kaç kez seviştiğimizi hesaplıyordum. Her defasında ilişkimize bir şeyin daha eklendiği hissine kapılıyordum, fakat bizi birbirimizden kesinlikle ayıracak olan da bu jest ve haz birikimiydi. Bir arzu sermayesini tüketiyorduk. Fiziksel yoğunluk düzeyinde kazanılan, zaman düzeyinde yitiriliyordu.”
168 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.