Martin Luther şöyle söylemişti.İstediğim şekilde dua edemiyecek gibi kalbim soğuk olduğu vakitler aklıma düşmanlarımı getiririm..... öyle ki,kalbim öfke ve nefretle şişer ve o zaman yanık yanık dualar edebilirim.Ve öfkem ne kadar kızgın olursa,dualarım de o kadar kuvvetli olur.E.Hoffer......kesin inançlılar
akşamın acı su karanlığı içinden
soğuk kadife teması yalnızlığın
şuh bir kahkaha balkonun birinden
gizli işareti midir bir başlangıcın
sevmek için geç ölmek için erken
başbaşa çay elele yürümek derken
yan yana oturup çay içmeye giderdik hep aynı denize
Deniz gördükçe
Denize benzerdi gözleri.
Sevişip sarhoş olana dek söz ederdi
Gözleri denizi çok severdi
ben ise sadece gözlerini.
İkimiz de manzaraya karşıydık
O denize susardı
Ben onun gözlerine.
Gözleri koca bir denizdi bence
ama Benim deniz bildiğime o deniz demezdi
Onun baktığı denizi de ben görmezdim.
Suç neredeydi
Belki de
Aynı şeyler sevemiyorduk onunla
Öyle ya
O çayı sıcak içerdi
Ben soğuk...
HiraiZerdüş
Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.”
Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
En görkemli saatinde yıldız alacasının
Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
Bir
Biliyorum bütün sözler yavan, bütün sözcüklerin içi boşaltılmış, bütün anlamlar kullanılmış, bütün anlar uçucu; kelimeye dökülen her duygu, kendiliğinden soğuk bir klişe oluveriyor; hiç bir sözcük duygularıma da yüreğime de yetmiyor.
Murathan Mungan
ve yine bir cuma gününün mesai bitimine yaklaşan serin ve de soğuk bir havayı Denizli Saat : 17:42 sularında . . . karşılamak adına servise gidebilmek adına adımlanan bir fabrika çıkış yolu . . . pekala hayatımızın çıkış yolu ve saati ???
“Artık hiç bir şey eskisi gibi değil.
Ben de öyle.
Çok dikkat etmiyorum uzun süredir kendime.
Kılığıma kıyafetime…
Çorapsız da basıyorum artık yere.
Eskisi gibi de korkutmuyor beni ne grip ne nezle.
Nâne limonun iyi gelmediği daha büyük sıkıntılarım var herkes gibi benim de.
Takılmıyorum artık şu her kış ve bahar şişen bademciklerime.
Çok sıcak yada soğuk şeyler yiyip içmem, hepsi hepsi bir kaç gün gene.
Olur biter
Geçer gider.
Ama canımı yaka yaka yutkunduğum şeyler var.
Olup bitmeyen,
Geçip gitmeyen.
Zaman zaman yine uykusuzluk çekiyorum ama…
Çokta takılmıyorum artık bu uyku konusuna,
Uyuyunca geçmeyen şeylerin olduğunu anladığımdan bu yana..”
— Câhit Sıtkı Tarancı