Hiç durmadan sonsuza dek akıp giden bir sürecin parçasıyız biz. Zaman içinde donmuş evrimin ya da yaratılışın son noktası değiliz. Bir gelişimiz olduğu gibi bir gidişimizi de olacak. Biz bir sonuç değiliz. Bir son da değiliz. Daha; görkemli, daha güçlü, daha güzel bir hedefe doğru yükselmiyoruz. Bir amacımız yok. Önceden belirlenmiş bir kaderin parçası değiliz. Durmaksızın değişen bir sürecin parçasıyız yalnızca.
Mutlak üstünlüğümüzü ilan edebiliriz. Çıkarlarımızı ve kişiliklerimizi korumak için artık gitgide daha akılcı bir şekilde “seviyoruz.” Ve aklın zaferiyle birlikte aşka son veriyoruz.
Reklam
HİÇ Mİ İÇİMDE DURMAZ HAYAT?
Aşkın ağırlığı kadar seviyorum seni, Hadsiz hesapsız seviyorum kalbimin ocağında. Ha kavuşmuşum ha yanaşmışım yanı başına, Ha hiç görmemişim hep özlemişim, Bunu kabullenmişim. Kalbim avazı çıkana kadar bağırsada, Ben deli divane olmaya ramak kala, Senin aşkından coşa coşa yenilenmişim ben. Sen bende bütünleşince olmasan bile, Hiç merhaba demesen
432 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Chris Carter / Haçlı Katil Aksiyon, macera, gerilim ve gizemin yer aldığı harika bir polisiye. Yazarın suç psikolojisi uzmanı olması, hem psikolojik tahlillerin ustaca kaleme alınmasını hem de olay örgüsünün kusursuz ilerlemesini sağlamış. Akıcı ve soluksuz bir okuma deneyimi oldu. Vahşice öldürülen bir kadının cesedinin bulunmasıyla olaya Robert Hunter ve “Çaylak” dediği ortağı Carlos Garcia dahil olurlar. Kadının bedenine, önceden yakalanıp idam edilmiş “Haçlı Katil” adını verdikleri seri katilin sembolünün kazınması beraberinde bir sürü soru işareti getirmişti. Karşılarındaki taklitçi bir katil miydi yoksa Hunter’ın kabusları geri mi gelmişti? Belirli bir tipe uymayan ve aralarında ortak olan tek şeyin katilin imzasını taşıyan sembolün olduğu cesetlerin sayısı artıyor ve dedektifler bir türlü sonuca ulaşamıyordu. Güzel ipuçları serpiştirilerek yönlendirmeler o kadar ustaca yapılmış ki, katilin kim olduğunu tahmin etmeme rağmen son ana kadar “imkansız” demekten kendimi alamadım. Kafalarda soru işaretine yer kalmayacak şekilde her detayın açığa çıktığı güzel bir finali var. Kitapta anlam veremediğim tek bir detay oldu. Onu da spoiler olmasın diye paylaşmıyorum. Polisiye sevenlerin kaçırmaması ve mutlaka tanışması gereken bir kalemi var yazarın. Keyifli okumalar…
Haçlı Katil
Haçlı KatilChris Carter · Pegasus Yayınları · 2014310 okunma
İbrahim'in hikâyesindeki böylesi tatsız olaylar, oğlu İshak'ı (İslami kutsal metinleri, aynı hikâyeyi İbrahim'in diğer oğlu İsmail ile anlatır) kurban etmesi rezilliğiyle kıyaslandığında hafif kalır. Tanrı İbrahim'e çok sevdiği oğlunu yakarak kurban etmesini emreder. İbrahim bir sunak hazırlar, üstüne yakacak odun koyar ve İshak'ı bağlayarak odunların üstüne koyar. Oğlunu öldürmek için kullanacağı bıçağı kaldırdığında bir melek dramatik bir şekilde araya girerek Tanrının planındaki bir son dakika değişikliğini bildirir: Tanrı yalnızca şaka yapmaktadır, aslında İbrahim'i “kışkırtarak" inancını sınamıştır. Modern bir ahlakçı, bir çocuğun bu tür bir psikolojik sarsıntıyı nasıl atlatabileceğini merak etmekten kendini alamaz. Modern ahlak standartlarıyla, bu utanç verici hikâye çocuk istismarına, orantısız güçlerin ilişkisindeki zorbalığa ve Nuremberg savunmasının kaydedilmiş şu ilk kullanımına örnek teşkil eder: "Ben yalnızca emirlere uyuyordum." Yine de bu efsane üç tektanrılı dinin temelini oluşturan büyük efsanelerden birisidir.
112 syf.
·
Puan vermedi
·
4 saatte okudu
Güçlü olmak zorunda kalan kadınlara...
Kitap gerçek yaşam öyküsünden alınmış. İdama mahkûm edilen bir kadının ölümüne son 6 saat kala başından geçenleri ve adamı öldürmekten pişman olmadığı ömür boyu hapis yerine idam edilmeyi seçen Mısır lı bir kadının hikâyesi. Bu kitapta kadınların ataerkil bir toplumun nasıl kadınların hayatını yok ettiğini anlatıyor. Amcası, köyden biri tarafından tecavüze uğruyor ailesi ölünce amcasının yanında kalıyor ve eşi istemedigi için yatılı okula gönderiliyor okumayı sevdigi için okulda 2. Ülkede 7.oluyor böyle bir başarının ardından yaşlı ve engelli biriyle evlendiriliyor sırf kurtulmak için. Orda yaşadığı eziyetlere dayanamayıp kaçıyor ve serüveni başlıyor kızın saflığından yararlanan insanlar çıkıyor karşısına kendi hemcisi bile ondan yararlanıp bedenini satıp parasını kendi alıyor bunları fark edip sonra hayatının iplerini kendi elline alıyor kitap hakkında çok bilgi vermek istemiyorum güzel bir kitap okunmaya değer :) iyi okumalar
Sıfır Noktasındaki Kadın
Sıfır Noktasındaki KadınNevâl El-Seddavi · Metis Yayınları · 201613,2bin okunma
Reklam
Çünkü o neşeli, açık yürekli, saf denecek kadar temiz, genç bir adamdı. Bununla birlikte bu saflığın altında bir derinlik, bir asalet vardı. En yakın arkadaşları da bunu biliyor ve seviyorlardı. Arada safça davranmasına rağmen gerçekten akıllı biriydi. Dış görünüşü de dikkat çekiciydi.. Bazen aşırıya varacak yaramazlıklar yapar, ama son derece uslu da olabilirdi. Olağanüstü bir yanı da başarısızlıklar karşısında yılmamamsı, en zor şartlar altında bile umutsuzluğa kapılmamasıydı. Kimseden yardım görmezdi.
BraK
Dün cok dertliydi kusüz ya bende sormadim son ders yanimdan gecerken şaka mhiyetinde ayağına bi celme taktim -"hey senin neyin var niye böylesin" Dedim hic cevap vermeden sinifa döndü +"arkadaşlar pecetesi olan varmı ayakkabimi silicem" Ben ona hic yanliş yapmamama ramen bizim yaptığimiz yanlis neydi niye beni hic sevemedi...
Primat doğamız gereği kalabalıkların davranışlarına uymak konusunda son derece ikna edici ve güçlü zihinsel reflekslere sahibiz fakat aynı zamanda diğerlerinden farklı, tamamen özgün nedenlerle bir hareket ortaya koyabilme açısından da insan oldukça özel bir yerde durur.
Tuti KitapKitabı okuyor
Reklam
Seni en son ne zaman gördüm hatırlamıyorum. Belki bir kaç yıl. Belki bir kaç ömür. Ama ne zaman gökyüzüne uzanan bahar dalları görsem. Sen geliyorsun aklıma.. Ümit ÜSKÜDAR
Hayalcinin tam bir tanımını yapmak gerekirse; insandan çok, ara kademede bir yaratık, demek yerinde olur. Oturmak için çoğu zaman cehennemin bucağındaki yerleri seçer. Gündüz ışığından kaçmak istiyormuş gibi, oralara sığınır. Bir köşeye yerleşince de, sümüklüböceğin duvara yapışması gibi, ayrılmak bilmez. Daha doğrusu, bu bakımdan hep evciğiyle birlikte yaşayan kaplumbağaya benzer. İsli, nursuz, sigara dumanı sinmiş ve mutlaka yeşile boyalı şu dört duvara karşı bu bağlılık nedendir dersiniz? Niçin bu gülünç adam, eksile eksile tek tük kalan ahbaplarından biri evine gelince onu şaşkın, utangaç, hatta renkten renge girerek karşılar? O kadar ki, içeri adım atar atmaz insanın, bu evde ya bir cinayet işlenmiş ya da kalp para basıyorlar diyesi gelir. Yahut da, ev sahibi; sanki ölmüş bilinmeyen bir şairin dostu olarak ve hareketini “Kutsal bir ödev”. diye adlandırarak, basımevlerinden birine imzasız bir mektup hazırlamış, şimdi de, basılması için birtakım şiirler çiziktirmekle uğraşmaktadır. Niçin ev sahibiyle konuğu bir türlü konuşacak söz bulamazlar? Başka zamanlar çalçene, kahkahası bol olan, latif cinse ilişkin ve öbür neşeli konuları seven adamın dili neden tutuluverir? Bu ilk ve herhalde son ziyarette –çünkü böyle bir karşılaşmadan sonra ikinci kez gelmeyi aklından geçirmez tabii– niçin ziyaretçi de ev sahibinin şaşkın, donuk halini görünce onun gibi olur? Hele ev sahibinin konuşmayı canlandırmak için karşısındaki gibi, toplum hayatına, kadınlara ilişkin konularda bilgili görünmek, kendini yanlışlıkla kapısını çalan zavallı konuğun zevkine uydurmak istemesine ne demeli?
Sayfa 13
Her kral bir gün tahtını terk eder Senin de terk etme zamanın, Kalbimdeki hükümdarlığını. Son kez bak Bir daha göremeyeceğin tahtına. Son kez konuşma yap halkıma Ama bu seferki vedanla ilgili bir konuşma.
BİYOLOG GEORGE WALD bir keresinde , son derece özelleşmiş bir konu olan, gözün görme pigmentleri üzerindeki çalışmasını "uzaktan bakan bir kişinin sadece ışık sızan bir çatlak olarak görebileceği dar bir pencereye" benzetmişti. "Kişi pencereye yaklaştıkça gördüğü alan genişler, genişler ve sonunda aynı pencereden bakan biri tüm evreni görür". Sadece, önce vücudun tek tek hücrelerine, sonra hücrelerin içerisindeki minicik yapılara, en sonunda bu yapıların içerisindeki moleküllerin en uç tepkimelerinde odaklandığımızda da bu böyledir, sadece bunu yapabildiğimizde iç çevremize yabancı kimyasalların rasgele girişinin en ciddi ve en uzun erimli etkilerini kavrayabiliriz.
Eriyoruz hızla, tükeniyoruz
İlayda
İlayda
Yorum yapamağımızdan buraya alalım. "Hah, tamam"ına varamadığımız, varamayacağımız, günümüz hakim biçerdöver sisteminin güzel bir eleştirisi. Öteki olmanın yanlışlığını boca edenler; sistemin tüm bileşenleri ki hepsi birbirinin tamamlayıcısı ve varlık sebebi. Aç fare anestezisine maruz kalanlar, sistemin hipnozundakiler, kendisini jakuzide sanan ısıtılan kazan içindekiler, kazanın yanında hasetle sırasını bekleyenler için sözümüz: Doğru-yanlış kriterlerini, ondan, bundan, izmlerden, kafakırık felsefecilerden, ahı hiç olmamış vahı kalmış ya da nevzuhur dinlerden, sınırlı-sorunlu önderler ya da cübbelilerden değil de şu kompleks bizi ve evreni yaratanın gönderdiği ve aynı zamanda hayatın kullanım kılavuzu olan son Vahiy'den alalım ve artık önümüzdeki maçlara bakalım. Vahiyle kurtulalım artık şu öğütücü, öğürtücü sistem aylaklığından.
İlayda

İlayda

@ilyada98
·
24 Mart 22:04
Mış gibi yapmayı beceremediğinde oyunun dışında kalırsın. Modayı takip etmeli, elit kitapları okumalı, kült filmleri izlemeli, iyi derecede ikinci dil bilmeli ve lisans eğitimini tamamlamış olmalı, bunların hiçbirini yapmadıysan paranın gözünü bir yerden (nasıl olduğu önemli değil) vurmuş olmalısın. Oyunun kuralı bu. Asla sokaktaki dizleri kanayan hovarda çocuk olmanıza izin vermeyen sistem tam olarak bu. Ya bu kurala göre oynarsın ya da öteki olur cezalandırılırsın. Peki öteki olmanın kaçınılacak şey olduğunu bize dikte eden bu politika neydi ve tam olarak nereden hortladı? Komşunun oğlunu öven anneden mi, ahlakınızı notlara endeksleyen öğretmenlerinizden mi, prim safsatasıyla iş hayatına yeni bir yarış getiren ekonomistlerden mi, tam olarak kapitalizm mi? Bütün ideolojiler yarışın gerisinde kalanlar kendini eksik hissetsin diye varken ve yalnızca en baştakiler kazanıyorken, en baş dediğimiz dünya nüfusunun binde birini oluşturmuyorken; neden hala yarışın içinde olmamakta direnenleri aylak görüyoruz? Aylaklık düşünce tembelliğidir, hareket yoksunluğu değil.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.