Atilla'nın ordusuna hareket emri vermeden yaptığı konuşma sadece sekiz on cümleden ibarettir. Son sözleri de şudur: "Dünyanın başına bela olan Roma'ya diz çöktüreceğiz... Biz Hun'uz. Bugün Hun olduğumuzu göstereceğiz!"
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
Reklam
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
584 syf.
·
Not rated
·
Read in 17 days
“Karanlık arzuların içinde bunalan iyi bir insan Asla ayrılmaz doğru yoldan.” Faust, dünya edebiyatının en meşhur karakterlerinden biridir. Tarihte gerçekten var olduğu düşünülen Johann Faustus’un hayatından esinlenerek kurgulanmıştır. Rivayetlere göre Doktor Johann Faustus, 1480’li yıllarda Almanya’da doğmuş ve 1540 yılına doğru
Faust
FaustJohann Wolfgang Von Goethe · İthaki Yayınları · 202213.6k okunma
1956: Kısıtlı Faaliyetler 1956 yılında Ocak gazetesinde yayımlanan bir iki yazısı hariç Atsız'ın sessizliği devam etmektedir. Hatta 1954 yılında 3 Mayıs'ı anmak üzere Yıldız Parkı'nda yapılan kır gezisine dahi katılmamıştır. Ancak 1956 yılında 3 Mayıs vesilesiyle yapılan bir salon toplantısına katılır. Toplantı 05 Mayıs Cumartesi
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
Reklam
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
bosna ve aliya
Her yaştan evlatlarının arasında kıyamet sabahını bekleyen Aliya'nın gümüş kubbeli kabri şehitliğin ortasında ışıldarken, zihnimde şu sahne canlanıyordu:14 Ekim 1991'de Yugoslavya Meclisi'nde konuşma yapan Sırp lider Radovan Karadziç'in Müslümanların yok edileceğine dair tehditlerine karşılık, Aliya gayet sakin bir şekilde "Bizi yok etmekle tehdit ediyorlar. Ama bilsinler ki Müslümanlar yok olmayacaktır!" demişti. Yok olmak... Ölüm bir son olmadığına ve biz Müslümanlar da bu dünya için yaşamadığımıza göre, evet binlerce şehit verse de Bosna, Müslümanlar yok olmamıştı işte. Olmayacaktı da. Bunları düşünürken, mezar taşlarını okumayı da sürdürüyordum. Çok gençler de vardı aralarında, çok yaşlılar da. Komutanlar da vardı, kendilerini cephede buluveren sıradan delikanlılar da. Epey görkemli (hatta fotoğraflı) mezarlar da vardı, başına bir taş bile dikilmemiş toprak mezarlar da. Ve taşların hepsinde istisnasız şu ayet yazılıydı: "... Onlara ölüler demeyin; onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız!"
Sayfa 28-29Kitabı okuyor
Bir insanın yalan söylediğini gösteren, tespit etmesi kolay birçok işaret vardır, bilhassa da bu kişi beceriksiz bir yalancıysa. Bendeniz deneyimli bir psikiyatrist olarak bu işaretlere son derece aşinayım. Benim için bunları fark etmek çocuk oyuncağı: Yalancılar sürekli kıpırdanır. Ses tonları ya da konuşma kalıpları değişip durur. Çok fazla bilgi verirler, kendilerini yahut başkalarını söy­ledikleri şeye ikna etmek için cümlelerini ayrıntıya boğarlar. Bu davranış biçimlerini saptamak ve tanımlamak için birçok makine icat edilmiştir. Fakat en iyi yalan makine­sinin bile yüzde yirmi beş hata payı vardır. Ben ondan çok daha isabetliyim.
Sayfa 6
226 syf.
·
Not rated
·
Read in 10 days
Şair Necip Fazıl olduğu kadar, felsefeci Necip Fazıl, mutasavvıf Necip Fazıl da var. Bu kitap onun son iki sıfatının ortak özelliği. Üç akşamda sahura kadar Batı'yı Batı yapan en önemli yazarları adeta daldan dala konan kuş misali hızlıca özetleyip İslam'da tasavvufun boyutlarına kökenine dugune bu gününe değinmiş. Konuşma dilinin sarsaklığı ve doğaçlama konuşmanın metin akıcılığında sebep olduğu eksikler var tabi fakat hala üstüne düşünülecek, tartışılacak bir kitap. Tüm kulliyatına bilmem ömür yeter mi ama arasıra Necip Fazıl'a dönmek iyidir.
Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
Batı Tefekkürü ve İslam TasavvufuNecip Fazıl Kısakürek · Büyük Doğu Yayınları · 19991,789 okunma
Reklam
171 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 6 days
Bıçağın düşmesine son bir gün
Kitap, çok uzun bir önsöz ile başlıyor. Victor Hugo bu önsözde idam cezası ile ilgili düşüncelerinden bahsediyor. Hatta bir yerde halkın, yoksulluk içinde yaşayan, bahtsız insanlar idam edileceği zaman buna ses çıkarmayıp da 4 bakan idam edileceği zaman buna tepki göstermelerini eleştiriyor. Buyurun, işte o kısım: “Arzulanan bu ilgayı
Bir İdam Mahkumunun Son Günü
Bir İdam Mahkumunun Son GünüVictor Hugo · Koridor Yayıncılık · 2020120.4k okunma
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
136 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Kafaya takma bunları!
Evren, kendi ürettiği çocuğunu yiyen büyük bir canavar mı? . Bu soru kafaya takılmalık, değil mi? Ama buna yanıt verecek olanlar kimler dersiniz? Onu da okuyunca bileceksiniz. . Kafama Takılanlar, dinî bazı sorulara yalın biçimde, konuşma havasında yanıtlar veriyor. Herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir dil, açıklıkta. Örneğin şöyle sorular var: . 1( Acaba Allah nasıl düşünür? 2( Görme merakı insana ne kazandırır! 3( İbadetsiz inanç ya da din olur mu? 4( Afetleri günaha bağlamak doğru mudur? 5( Cinler görür mü? 6( Rüyayı nasıl anlamalıyız? . Akıcı biçimde, gündelik yaşamdan örneklerle sorulara yanıt verilmekte. Çok derinlikli değil, yeni sorular üretmiyor okurken. Bu konularda temeli olanlar için biraz yeğni kalsa da ufaktan başlamak isteyenler için kolay bir okuma olacaktır. . Güzel bazı düşündüren sözler oldu benim için. Özellikle son bölümdeki ilgilisine 51 soru güzeldi. Bir soru kafaya takıldı mı yanıtı ister istemez arayışa giriyor beyin de. Bu tür okumaları severim. Ummadığın değişik düşüncelere yönlendirir, ummadığın anda yanıtlara kavuşturur seni. İlgilisine öneririm. . Betikle esen kalın.
Kafama Takılanlar
Kafama TakılanlarCağfer Karadaş · Diyanet İşleri Başkanlığı · 2023458 okunma
22.04.2024 Son günlerde çok sorguluyorum yaşamı, yaşamımı. Sanki ucunda yaşamı tuttuğum ipleri el birliğiyle kesivermiş birileri. Bazen geçmiş kör bir makastan bile keskin olup şimdiyle kurduğumuz o bağı koparabiliyor. Çünkü geçmiş belki de hiç geçmemiş. Affetmek, unutmak, intikam almak... Bunların hepsi birer seçenek. Peki ya geri dönebilmek hayata? Yeniden şimdide yaşabilmek... Mümkün mü bilmiyorum ama unutmak yalan, affetmek imkânsız, intikam zor... Acı ise çok gerçek. Ve belki de hiç geçmeyecek. Onda gördüm ben en çok geçmişin izlerini. Yüzündeki gülümsemenin aksine içindeki acıyı haykıran gözleri. Güçlü durmak ise onun kostümü her gün üzerine giyindiği. Yorgun o da benim gibi. Bir kitapta kitabın ana karakterleri arasında şu şekilde bir konuşma geçiyordu: —Belki bir gün biz de birer kahraman olabiliriz değil mi? —Birbirimizin ruhlarını kurtarırsak neden olmasın? Beni kapısında bıraktın kalbinin ama belki bir gün biri o kapıdan girebilir ve ulaşır kalbinin derinliklerine. Umarım ki kurtarır içindeki o güzel ruhu. İşte o zaman ziyan etme başka bir sevgiyi daha. Bulamazsın sonra bir daha. Kübra F. Demir
Konuşma yeteneğim pek parlak değildir de. Bu son zamanlarda, hep böyle oluyor. Bir şey söylemeye çalışıyorum, ama aklıma gelen kelimeler hep yanlış. Hatta kimi zaman söylemek istediğimin tam tersini söylüyorum. Düzeltmeye kalkışınca da daha beter oluyor. Sonunda ne diyeceğimi hepten şaşırıyorum ve başta söylemek istediğimi de unutuyorum. Sanki bedenim ikiye ayrılmış da birbiriyle kovalamaca oynuyor. İkisinin arasında kocaman bir sütun yükselmiş ve onlar da birbirlerini yakalamak için sürekli dönüyorlar o sütunun çevresinde. Her zaman bir başka parçam var, söylenmesi gereken sözleri bilen, ama onu bir türlü ele geçiremiyorum... (Naoko başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.) Beni anlıyor musun? – Hepimizde az çok vardır bu izlenim, biliyor musun, dedim. Hepimiz duygularımızı dile getirmeye çalışırız ve bunu gereğince yapamadığımız için sinirleniriz.
Pdf
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.