Hallacı Mansur'dan Seyyid Nesimi'ye, Mevlana'dan Şeyh Bedreddin'e kadar yüzün solması ile ilgili imge ya da motif diyebileceğimiz bir unsur vardır. Bu imge veya motif daha burada ismini sayamadığımız haksız yere idam edilen pek çok kişi için geçerlidir. Rivayetlere göre bu mazlumlara idama giderken yüzlerinin için sararıp solduğunu sorulmuş, bunların da her biri "Ben sonsuzluğun ufkunda doğan aşk güneşiyim/ Gün batımında güneş her zaman solar" şeklinde cevap vermişlerdir. Buna batarken solan güneşi imgesi diyebiliriz.
Bir sınır vardır ki insan gözünün görme gücü, onun ilerisinde kendi zayıf olanakları için çok incelip ufalmış olan kötü içgüdüyü göremez artık; insanoğlu iyiliğin alanını orada başlatır işte; ve bu alana girmiş olma duygusu kötülüğün sınırlayıp tehdit ettiği bütün içgüdüleri, güvenlik, rahatlık, iyicillik duygularını da aynı anda uyandırır onda. Onun içindir ki göz ne denli zayıf olursa iyiliğin alanı da o denli büyük olur! Halkın ve çocukların bitmez tükenmez neşesi bundandır! Büyük düşünürlerin umutsuzluğu ve kötü vicdanın hısımı olan o asık yüzlülükleri de ondandır.