Sonuncu Sonbahar'ı okuduğum anda Kür'ü daha yakından tanıma isteğim zaten oluşmuştu.Bu kitap da Mine Söğüt'ün Pınar Kür ile yaptığı bir söyleşi aslında.Kitap başta çok güzel başladı ortalarına doğru sıkıldım diyebilirim.Mine Söğüt'ün soruları bazen kendini çok tekrar etti sorular daha farklı olabilirdi ama genel anlamda Pınar Kür'ü daha yakından tanımak ve yaşadıklarını bilmek beni mutlu etti.
Çünkü mutlu son her zaman vardır.
İlk olmak iyi midir bilmiyorum ama bence herkes sevdiğinin sonu olmalı.
Çünkü bazen birinci olmak bir şeyleri kazandığın anlamına gelmez.
Emin ol sonbahar bir daha gelecek ve kaldığın tüm dersleri vermiş olacaksın.
Bütün yarışlarda birinci olmak zorunda değilsin, sayıların ne önemi var ki?
Bazen sonuncu olmak dünyanın en güzel şeyidir.
Filmlerde bile mutlu ilk yazmaz, mutlu son yazar.
Şimdi al eline kalemi kâğıdı ve kendi mutlu sonunu kendin yaz.
Çünkü mutlu son her zaman vardır.
Turuncu bir sonbaharda
Kederli bir çınar ağacı
Üstünde kalan inatçı yapraklarıyla
Gövdesinde eski aşık isimleri
Başı bulutlara yakın
Dalları budaklarıya
Koca
Yaşlı
Yorgun bir çınar ağacı
Yüz yıldır aynı yazdan geçip
Aynı hazana ağlamış
Yüz yıldır yüz köke ayrılmış
Yaşlı
Yorgun
Titrek bir çınar ağacı
Bu çınar ağacının altında
Yüz yaşında bir adam
Yüz turuncu görmüş
Yüz koca sonbahar
Elinde bir baston
Aynı çınar ağacından
İkisi beraber geçer
Sonuncu baharlarından
Mutsuzluk korkulacak bir şey değil. Sürekli değil bir kere, üstelik parıltılı... Doruk anlarda, sıra dışı olayların ardından yaşanan, aşırı ama eninde sonunda tüketilen ve hatta üretici, yaratıcı olabilen bir duygu. Asıl korkunç olan dirliksizlik... Her an, her şeyden, belki de farkına bile varılmadan duyulan hoşnutsuzluk. Aynaya her baktığında suratını asık görmek ve bunun nedenlerini tam olarak bilememek...
(...) Dirliksizlik tüketilmiyor, tüketiyor ve sonu yok. Bir türlü bitmiyor. Her günün her ânında inceden inceye var. Gözle görülmeyen ama yapışkanlığı hissedilen bir zar gibi sarıyor yaşamı. İnsanın içine işliyor kışın kuru ayazı gibi.
Gün geliyor, gerçek mutluluğun kişiliğini gerçekleştirmek olduğunu unutuyorsun. Çünkü aşkın geçici ve yanıltıcı mutluluğuna kapılmışsın. Gerçekleştirdiğin kişiliği yitireceğin gün de gelmiş demektir. Elinden zorla alınmıyor, çaldırıyorsun. Ya da kendi kendine gidiyor sen de gitmesine yardım ediyorsun. Olmadık biri yüzünden vazgeçiyorsun, gerçekleştirmek için yıllar yılı uğraştığın kişilikten. Ona yol veriyorsun.
Ondan sonra yolunu nasıl bulursun?