Modern Batı Sitesi!..
~~~ Modern Batı sitesi, insanı önce objeleştirdi, sonra da tayf haline getirdi. Artık insanlar düşünmüyor, kentler düşünüyor. Kentler karar veriyor insanlar yerine. İnsanlar savaşmıyor, kentler savaşıyor. İnsan onlara biçim vermiyor, onlar insana biçim veriyor âdeta. İnsanların yaptığı bu dev makinalar, ağır endüstriyi de bağırsağı gibi beline dolayarak, bir noktadan sonra bağımsızlaşmış ve insandan var edilişin sebebini sormaya başlamıştır. Sorgu, Kafka'nın Dâvası şekline bürünmüştür. Bir öç alış şeklinde görüntülüyor kendini sorgu, şimdilik. ~~~
Kocası bir zamanlar avukat olarak karşı karşıya geldiği bir sorgu hakiminden söz etmiş, bu adamın bütün marifetinin bütün sorgu boyunca miyop gözleriyle önündeki belgeleri inceler görünmek ve tam can alıcı noktada bir soru sorarken bakışlarını yıldırım gibi kaldırıp bir hançer gibi sanığın gözlerine saplamak olduğunu söylemişti. Bir şimşek keskinliği ile parlayan bu yoğun dikkat karşısında sanık soğukkanlılığını kaybediyor ve özenle kurduğu yalanını sürdüremez oluyormuş. Acaba kocası şimdi bu tehlikeli oynuyor oyunu oynuyor da kurban kendisi mi oluyordu?
Sayfa 31 - Türkiye iş Bankası kültür yayınları
Reklam
+37
"Elbette kendimi düşünüyorum." dedi Hikmet bir süre sonra. "Insanlara başka türlü yararlı olmam: Kendimi düşünmeliyim, kendimi korumalıyım." "Günün birinde istediğin gibi birini bulacaksın," dedi Bilge. "Seni anlayacak ve durmadan hak verecek sana." "Evet. Durmadan başını sallayacak bana. Hiç sormayacak. Biz senin gibi değiliz Bilge; biz doğuluyuz. Bizde sorgu sual yoktur. Bizde usta-çırak ilişkisi vardır. Ustanın gücü tartışılmaz. Usta önünde engel tanımaz. Çünkü, başka türlü yaratamaz. Kırk yıl ağzını açmadan usta- sına hizmet edenler vardır bizde. Bu arada kişiliğini kaybetmekten korkmayacaksın; işte o zaman gerçek kişiliğini bulacaksın." "Hayır ben bunu yapamam," dedi Bilge, "Kimse yapamaz." "
Sayfa 454Kitabı okudu
… acı deneyimlerimden sonra bende bir erkek tepkisi oluştuğu için genelleme yapıyordum. O anda masama küçük bir sorgu meleği konsa ve bu çocuğun ne kötülüğünü gördüğümü sorsa, verecek cevap bulamazdım.
Şeytanın intiharlarda özel bir rolü olduğu iddiasına, resmi belgelere, tanık ifadelerine, sorgu yargıçları tarafından yapılmış soruşturmaların. tutanaklarına varıncaya dek her yerde rastlanır ve bu, XVII. yüzyıla kadar böyle devam eder.
SEN BENİMLE DEĞİLSEN, BEN NASIL SENİNLEYİM!
BİR Yüzünüzde geçen Eylül'den bir şeyler kalmış. Bakışlarınızda o eski, içe işleyen o ışıltı yok. Solgunsunuz, sahaftan alınmış eski bir kitap gibi... Söndü mü yoksa içinizdeki o büyük yangın, dışarıya vuran bir alameti kalmamış. Ayakta eskimişsiniz sanki, adımlarınızın canı kalmamış. Gideceği yeri bilmez gibi yürüyorsunuz her yolu. Sözler, dilinizden dökülürken unutuveriyor sanki ne maksatla söylendiklerini. Durmuş bir saat gibisiniz, zamanla ilişkiniz bitmiş. ... Hayattasınız şüphe yok, ama hayat sizinle değil belli ki! ... Kelimeleriniz kırık dökük, diğer teki kaybolmuş porselen fincanlar gibi manasız, yersiz, yurtsuz... Sadece sizi vuran bir fırtına kopmuş da sökmüş koparmış hayattan köklerinizi, savurmuş oraya buraya sanki sizi. Kaybolmuşsunuz, eliniz tutunabileceğiniz her şeyden aynı anda kurtulmuş da sanki, öylece uzay boşluğuna sürüklenmişsiniz. Bu sürüklenme hali sizin anlarınız olmuş, saatleriniz, günleriniz, aylarınız, yıllarınız olmuş. Keşke, bütün bunlar olmadan önce cesaretinizi toplayıp bir kapıyı çalmış olsaydınız, herhangi bir kapıyı. Bir yüze dokunmuş olsaydınız. Telaffuzunda zorlanmadığınız bir tekerleme bulup insanlık korosuna katılmış olsaydınız. Keşke, biraz yaşamış olsaydınız, herkesin sorgu sual etmeden, orasına burasına takılmadan, kıyısının köşesinin hesabını tutmadan yaşadığı gibi yaşasaydınız siz de biraz hayatı. Bir anını, birkaç dakikasını, ne kadarı oluyorsa o kadarını... Keşke, birinin elinden bir bardak su içseydiniz, yıkasaydı içinizin karanlığını, arıtsaydı kederinizi. Su şifadır malum, içseydiniz biraz. Kana kana olmasa da yana yana.
Sayfa 6 - GÖKHAN ÖZCAN - SERÇE PARMAĞI
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.