Kapitalizm pençesinde kırmızı çizgi!
"Müslüman yetkililer aslında Gazze'ye yardım ederler de, ellerinden bu kadarı geliyor. Ekonomi güçlenince Gazze'ye yardım edecekler." diye geveleyen sıvacıların suratına çarpın bu fotoğrafı. ■ Ellerinden, masadaki Coca Cola'yı kaldırmak da mı gelmiyor bu "muhafazakâr" siyasîlerin? ■ Eğer Müslüman muktedirlerin gerçekten Gazze diye bir dertleri olsaydı; Bebek kanı ile "donatılmış" masalarda "Biz kazanırsak Gazze kazanır." hamaseti kasmazlardı.. ■ Gerçekten yürekleri kan ağlasaydı, böyle bir masaya davet edilmeyi hakaret sayar, O masayı devirmeden o salondan çıkmazlardı. ■ Üstüne kardeş katillerinin finansör objeleriyle hiç utanmadan aynı karede poz verip, Yüzleri bile kızarmadan bir de sosyal medya hesaplarında bunu paylaşmazlardı.. ■ 30.000 Müslümanın kanı oluk oluk akarken, Kardeş kanı bulaşmış sofralarda iftar etmezlerdi.. (Fotoğrafı paylaşan Ak Parti Antalya İl Başkanı Ali Çetin.)
Kendimizi otomatik olarak güncelleyemediğimizden pek çok şeyi manuel yapmamız gerekiyor. Buna rağmen var olan ve şekillenmesi yıllar alan kimlik edinme sürecinde bir alternatif var: Sosyal medya. Onun gücüyle yeni bir kimlik oluşturmak yerine, yeni bir kimlik oluşturmuş gibi yapabiliyoruz. Sanal bir kimlik bu. Tek bir tuşla yeni değişiklikler ekleyebiliyoruz kendimize. Kişisel bir vitrin hazırlayıp beğeniye sunabiliyoruz. Bir maskeden sıkılınca basıveriyoruz bir tuşa ve hop bir başkası geliyor. Gerçekçi durabilmesi için teknolojinin tüm imkânlarını kullanıyoruz. Geldiğimiz noktada kurgulanmış bir kimliğe ait olduğumuzu hissediyor, sosyal medyadaki görüntümüzü tamamen sahipleniyoruz. Olduğumuzla yansıttığımız arasındaki fark hızla açılıyor. Çarpık kimlikler çarpık sonuçlara kapı aralıyor. Kendimizi bütünüyle ifşa etmek de kendimizden bütünüyle uzaklaşmak da an meselesi. Beğenilme ve onaylanma ihtiyacı pek de istemediğimiz şeyleri yaptırabiliyor. Kendimizden ödün vermeye başlıyoruz. Değse bari. İnsanları memnun etmek zor şey doğrusu. Ne bileyim belki de en iyisi insanın kendini memnun etmeye bakmasıdır. Nasılsa her fırsatta bir kulp takan çıkacaktır, hiç olmazsa kendi gönlümüz olsun ama değil mi? Denilebilir ki insan kendi sesini tanır ve onu duyabilirse; başka sesler içinden geçmeye çalıştığında da onları fark eder ve ayıklayabilir. Bu sayede insanın kendi sesi bastırılmamış olur. Öyleyse seslenelim kendimize ve bekleyelim cevabı. Ya da beklemeyelim bir kez daha seslenelim. Gerçekten bir karşılık duyabileceğimize inandığımızda kendimiziz.
Reklam
Çakma ödüller ülkesi
Uluslararası Siyasi Danışmanlar Derneği (International Association of Political Consultants/IAPC) diye bir dernek var. 1968 yılında Paris'te kurulmuş. 20 ülkeden, 200 üyesi varmış. Dernek 1982'den beri 'demokrasi madalyası' ödülü veriyor. Bu sene ödülü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na layık gördüler... Ki ödül 37 yıllık
SMA'LI BEBEKLER Evimizden dışarı adım attığımız an olmasa bile birkaç yüz metre mesafe ilerleyip köşeyi döndüğümüzde; ismini SMA olarak bildiğimiz kas hastalığı ile mücadele eden bir bebeğin yardım standı ile yüzleşiyoruz maalesef.. Bahse konu bu hastalık ile mücadele eden ailelerin, tedavi için evlatlarını yurtdışına ulaştırması ancak
435 öğeden 611 ile 435 arasındakiler gösteriliyor.