Başkaldırma eğilimi olanların elinde silaha dönüşebilecek bir roman yazmış Yaşar Kemal.
İnce Memed o kadar özgün bir karakter ki, Beylerin, Ağaların korkusu olup, yarasa görünce sapsarı kesilen bir genç adam. İnsan, Memed'e eşkıya derken içsel bir huzursuzlukla karşılaşıyor. O kadar naif, o kadar ince ki adının bürokraside bile korkulu bir düşe dönüşmesine şaşırıyoruz. Belki de direnmenin, başkaldırmanın incelikten kopmadan da gerçekleşebileceğinin romanıdır İnce Memed.
Çok kızıyoruz köylüye çok! Ne olurdu yani Memed'e olan itimatları bir an bile sönmese? Korku o kadar işlenmiş ki kodlarına, Memed'i tek kalemde silebilen yüzlerce köylü var. Yemek, içmek ve hayatta kalmak dürtüsü o kadar merkezine girmiş ki köylünün, insanca yaşamayı unutmuşlar. Ne diyordu Camus? Var olmak başkaldırmaktır. Yoksun o zaman ey milletin efendisi köylü! Başkaldırmayacaksan eğer, millete efendi olsan ne fayda, ağalara kölesin! Nasıl olsa Memedler çıkar ışığıyla yaşayıp, Memed'i kayırmaktan acizsin.
Peki ya biz? Biz direniyor muyuz? Modern ağalara postmodern köleler mi olduk yoksa? İtiraf edelim biz de Memedi'mizi bekliyoruz ve geldiğinde onu hiç de hoş karşılamayacağız, düşman kesileceğiz hatta. Biz çok severiz Memed'leri öldürüp Abdi Ağaları yaşatmayı. Allah bize başkaldırma kurdu versin...