Sabitlenmiş gönderi
üzerimizdeki bir yamalı aba olsa ne olur, bir ipek yaba olsa ne olur? bu dünya bizim olmadı hiç, bizim değildir lakin bir müjde vereyim ki size ötelerde bizim olan bir dünya var elbet...
sultan olsanız ne olur, köle olsanız ne olur bu kuru kavgada. köle de toprak, sultan da toprak... bu dünya abdest almak için durduğumuz bir handır ancak. abdesti alalım da yürüyelim dostlar.
Bir kitap okudu
424 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
Okur Takip Önerileri
ben ne çok bağlanmışım bu dünyaya da vazgeçemiyorum! ne çok makam sevdası düşmüş sineme de elimin tersiyle itemiyorum. dünya sevgisi nedir ki Allah sevgisi yanında? insanların ne diyeceklerine ne çok takılıp kalmışım ben!
dert bedenime, sükut dilime ağır geliyor.
ey kâri! “aşk olsun,” diye dua etmek istiyorum sana. lakin kazara duamın kabul olmasından korkuyorum. zira aşk dedikleri can yakıyor. canın yanmasın istiyorum.
selamün aleyküm
bende yeri apayrı olan, belkide kaç kez okuduğumu hatırlamadığım umud'um ile geldim bu sefer inceleme yazmaya.
aşk romanları okumayı hep sevmişimdir tür olarak ayırt etmem ama aşk konulu kitaplar hep daha bir çeker kendine beni. bu kitabı da tevafuk eseri gördüm ve satın aldım öyle şaşalı bir hikaye değil ama asla 'öylesine' bulunmuş bir kitap da değil. Rabbim karşıma çıkardı ve bana çok güzel anılar sundu bu kitap. okuduğuma, bulduğuma hep şükür ettim. daha önce tatmadığım o enfes duyguları tatmama, namazlarımı, duâlarımı daha bir aşkla, hevesle ve lezzetle yapmamı sağlayan biriciğim.. çok abartıyorum gibi gelebilir sizlere belki ancak içimden geçenlerden bahsediyorum. üç yıldır gecem de gündüzüm de duâ'm oldu. hiç bıkmadan usanmadan devam edeceğim Rabbime yakarmaya. elbet istediğini kuluna veren O'dur.
konusundan bahsetmek istemiyorum aslına bakarsanız kimsenin okumasını da istemiyorum bana özel olması için :)
ama bende böylesine izi olan kitabı incelemesiz bırakmaya gönlüm razı gelmedi. yazarımızın bu maharetini de övemeden bitiremeyeceğim. usanmadan günlerce okuyabilirim kaleminden dökülen inci tanelerini. kalemi hep var olsun.. 
Şeyma Demir
dilsiz olması kusur değil, asıl kusur onu dilsiz görende.
Birbirini seven âşuk ve maşuk bir türlü birbirine açılamıyordur. Bir gün âşuk dayanamayıp maşukun kapısına dayanır.
"Kim o?" der maşuk.
Âşuk cevap verir: "Benim!"
"Git buradan!" der maşuk.
Âşuk şaşırır. Şaşkınlıkla üzgün bir şekilde evine geri döner. Dağları, ovaları dolaşır. Maşukun aşkından ölecek duruma gelir, olaylara anlam veremiyordur bir türlü. Dayanamayıp tekrar maşukun kapısına gelir, kapıyı çalar.
İçeriden bir ses: "Kim o?" der.
Âşuk cevap verir: "Benim."
Maşuk içeriden seslenir:
"Git buradan!"
Âşuk deliye döner. Bir türlü anlayamıyordur aşkının niye böyle yaptığını. Çözemiyordu. Onu neden evine kabul etmiyordu?
Kendini yollara vurur. Aşkıyla eriyordur ama sebebini bulamıyordur. Günler ayları, aylar yılları kovalar. Âşuk kendini maşukun evinde bulur yine. "Âşığın kalbi sevdiğinin ellerinde atar." der ninem. Âşuk öyle bir âşıktır ki, her gönderilişinde kendini maşukun ellerine hasret bulur. Bu sefer yılların hasreti onu bitap düşürmüştür. Kapıyı çalar ve içeriden ses gelir:
"Kim o?"
"Sen'im."
Maşuk içeriden seslenir:
"Gir içeri o vakit!"
Aşk teslimiyettir. Aşk, "Sen'im diyebilmektir." derdi ninem. Fatih Sultan Mehmet Han, âşık olduğu kentin kapısını tamamen o kente bürünerek, Allah'ın izni ve Peygamberin sözüyle aşındırmıştır. Allah, ona gemilere ayak taktırıp yürütecek bir akıl ve buna inanacak inanç vermiştir.