İnsanları memnun etmeye çalışmak kadar zaman kaybı olan başka bir şeye rastlamadım hayatta. Başkalarının onayını almak için yapılan gergin koşuşturmalar... Gelir gelmez yanıtlanan e-postalar, tüm telefon aramalarına yanıt vermeler, tüm isteklerini gerçekleştirmeler... Kısacası kendimi ve hayallerimi tekrar tekrar hadım etmeler.
Takviminizin sizi kontrol etmesine ya da insanların sizi kullanmasına izin vermek yerine, gereksiz her şeyi kılıç darbeleriyle hayatınızdan çıkarın. Neden diğer insanların gününüzü tıka basa doldurmasına izin veriyorsunuz? Onları memnun etmek için mi? Ya da onlar tarafından onaylanmak sizin için her şey demek olduğu için mi?
Ruhunuzu canlı tutabilmek demek, dünyanın size neyi istemeniz gerektiğini söylemesini naçizane kabullenmek yerine, sizin aslında neyi istediğinizi bilmeniz demektir.
Çoğu insan sorunlarına haddinden fazla kafa yorar. Bunu yaparken ortaya çıkan duygularını da irdeleyince problem daha da şiddetlenir. Oysa kafa yormak ve duygularına odaklanmak için harcadıkları bu zamanı, eyleme geçmek için kullanabilirlerdi pekâlâ.
Tüm korkular geleceği hayal ederken ortaya çıkıyor. İşleri ertelemek de bu korkuyu doğal olarak artırıyor. Çok geçmeden hepimiz yorulmuş, bıkkın beyinlerine yüklenen meşgul kafalar haline geliyoruz. Çok fazla gelecek kaygısı insana bunu yapıyor işte !
Zor dönemler geçtiğinde ki, her zaman geçerler, daha güçlü ve daha bilgeyizdir. Bu yüzden benim kendime sorduğum soru ; "Buna nasıl katlanacağım?" değil, "Bunu nasıl kullanacağım?" sorusudur.
Sayfa 101 - Maviçatı Yayınları, 3.Basım, NE MUTLU TÜRK ÜM DİYENE!Kitabı okudu